24 Aralık 2012 Pazartesi

HİÇ BİR ŞEY DEĞİŞMEZ SANMAYIN...

Hiç bir realiteye değişemez gözüyle bakmayın. Bunu yaptıkça alışkanlık kazanacak ve bilinçaltınızdaki değişiklikleri ve hayatı 

algılamadaki farklılıkları anlamaya başlayacaksınız. Çözümleri, yeni olasılıkları görmeyi, kendinize güvenmeyi ve hayattan zevk almayı 


başaracaksınız . Belki de iyileşmez sandığınız hastalıklarınızı şifalandıracaksınız kısa sürelerde. Bunu yapabilen çok insan var. 'Bir 


insan bir şeyi yapabiliyorsa, bunu her insan yapabilir' diyor bilim adamları. Ben bu söze sonuna kadar güveniyorum. Çünkü Zeki 


Yaradılışa güveniyorum, İnsana ve bedeninin zekasına güveniyorum. En önemlisi de  bunu biliyorum.

BUNLARI YAPABİLİR MİSİN YA DA YAPMAK İSTER MİSİN?

Kendini, olduğunu sandığın şeylerle özdeşleştirmekten artık vaz geçebilir misin? Bu sana neler katar hiç düşündün mü? Sen; sadece bu kısa yaşamında edindiğin tecrübelerin toplamı kadar mısın, yoksa çok daha büyük ve sonsuz bir var oluşa mı aitsin? Kendini ne kadar tanıyor, hangi boyutlarını fark edebiliyorsun? Gün içinde ne kadar zamanını bu konulara ayırıyorsun, bunlara kafa yoramayacak kadar yoğun musun, ya da daha önemli konularla mı uğraşmak zorundasın? 

BENİ BÖYLE SEV, DEĞİŞTİRMEYE ÇALIŞMADAN...

BİR DOSTA CEVAP;

Sevgili Dostum;

Gerçekten sevdiğiniz hiç kimseyi değişim için zorlamayın. Ya onu olduğu haliyle severek kabul edin, bağrınıza basın, ya da o haliyle gerçekten sevemeyeceğinize inanıyorsanız ona bağlanmaktan vazgeçerek hayatınızdan çıkıp gitmesine izin verin. Değiştirmeyi düşündüğünüz bir kişiye karşı içinizde (gizli) onu eksik, kusurlu görme düşüncesinin bulunup-bulunmadığının farkına varın.

Sevdiğinizi sandığınız, ancak her şeyiyle sevdiğinize-kabul ettiğinize tam olarak emin olamadığınız bir insanı istediğiniz şekilde değiştirebileceğinizi zannederek gelecekle ilgili boş ve yanıltıcı hayallere kapılmayın.

'O şimdilik böyle, ama ben onu daha sonra istediğim kalıba sokmasını bilirim' gibi iddialı lafların ağzınızdan çıkmasına izin vermeyin. Eğer buna benzer laflara ya da kendi konuşmalarınıza tanık oluyorsanız da bunun farkına varın.

Şunu hiç hatırınızdan çıkartmayın; bir insan, kendisi gerçekten istemediği ya da ikna olmadığı sürece, başkasının isteği ile asla değişmez, değişemez. Değişim için önce kendisinin istekli, arzulu olması, bunun kendine sağlayacağı avantajlar konusunda içtenlik taşıması ve inançlı olması gereklidir. Eğer değiştirmeyi istediğiniz kişide değişim için kendi içinden gelen bir şevk, istek, inanç, içtenlik yok ise; o size karşı 'değişmeye çok istekliyim' rolünü oynasa bile, sizden istediğini elde ettikten sonra gerçek haline tekrar döneceğini hatırınızdan asla çıkartmayın.

Bir çok insan bu hatayı maalesef yapıyor, sevdiğini sandığı ancak eksikleri olduğunu düşündüğü insanı değiştirebileceğini zannediyor. Ancak, realitede bunu gerçekleştiremediğinde de (ki genellikle böyle oluyor) mutsuz ve pişman oluyor.

Sevdiğinizi sandığınız bir insanı, tüm sahip olduklarıyla sevebileceğiniz, gerçekten hiç bir eksiklik duymadan kabul edebileceğiniz bir duruma getirmeye çalışacağınıza;

-Gerçekten sizin istediğiniz vasıflara uygun bir insanın hayatınıza girmesini içtenlik ile istemek, aramak her iki taraf için de daha iyi olabilir mi?

-Ya da sevdiğinizi, bağlanmaya hazır olduğunuzu sandığınız insanı, şimdi tam da bu anda sahip olduğu tüm nitelikleri ile gerçekten sevip-sevemediğinizin, kabul edip-edemediğinizin tam olarak farkında mısınız?

Önce bu sorulara içten gelen doğru cevapları vermeye gayret edin. İçinizden gelen cevaplara dikkat edin, hislerinizi önemseyin, aceleci olmayın, okuyun, araştırın, bir bilene danışın, gerekirse bir Psikolog ya da Psikiyatr'dan yardım alın...

Çünkü bu çok önemli bir konu; hem sizin hem de değiştirmeyi düşündüğünüz insan için, birlikte doğmasına aracılık edeceğiniz çocuklarınız için, hatta Dünya için...

Şarkıyı hatırlıyor musun? Ne diyordu? Haydi birlikte söyleyelim;

Beni böyle sev seveceksen,
Olduğum gibi göreceksen,
Girme gönlüme, girme ömrüme,
Ne (x) bu diyeceksen....

21 Aralık 2012 Cuma

BEYNİM BİR ALICIDIR - NİKOLA TESLA...

‎''My brain is a only receiver, in the universe there is a core from which we obtain knowledge, strength, inspiration. I have not penetrated

into the secret of this core, but I know that is exists.''

''Beynim sadece bir alıcı, Evrende; bilgi, güç ve ilham aldığımız bir çekirdek (öz) var, bu sır dolu çekirdeğin içine nüfuz edemedim ama

O'nun var olduğunu biliyorum...''

Nikola TESLA

Dünya bilim tarihinin en önemli isimlerinden biri olmasına rağmen tarihsel süreç içinde birçok bilim adamının başına gelen şanssızlıklar ya

da dönemin tutucu zihniyetleri tarafından perde arkasında kalmış bir isim olan Nikola TESLA, modern dünyada evlerde ve ofislerde

kullanılan tüm elektrikli aletlerin babası olarak isimlendirilen Avusturya asıllı bir elektro fizikçi, araştırmacı, mucit ve fizik uzmanıdır. Nikola

TESLA 1856 yılında Hırvatistan’da dünyaya geldi. İnanılmaz bir hafızası vardı. Altı dili çok rahat konuşabiliyordu. Gratz’daki Bilim

Enstitüsü’nde 4 sene Matematik, Fizik ve Mekanik okudu. Ama onun esas ilgi alanı elektrik oldu. O dönemlerde elektrik henüz emekleme

dönemini yaşayan çok yeni bir bilim dalı durumundaydı. Akkor telli ampul daha icat edilmemişti bile. O bilinen insanlık tarihinin seyrini

değiştirebilecek kadar kapsamlı deneyler üzerinde çalışmış ve pek çok çalışması laboratuvar projesi olmaktan çıkarak yeni bir icat olarak

başarıyla kullanılmıştır. Nikola TESLA en az kullanılan icatları kadar kullanılmayan fikirleriyle de bilim çevrelerinin ilgisini çekmiş bir kişidir.

Elektriğin hava yolu ile kablosuz olarak taşınması ve insanların elektriğe “para ödememesi” gibi günümüzde dahi ütopik gelen fikirleri olan

TESLA, bu fikirleri hayal olmaktan öteye taşımış ve ABD’de yaptığı deneyler ile elektrik akımlarının kablosuz olarak iletilebileceğini

ispatlamıştır. Nikola TESLA, 1943 yılı itibarıyla kendi adına aldığı toplam 700 buluşun patenti ile bu alanda tartışmasız dünyanın bir

numaralı ismi olmuş ve dünya bilim tarihine adını altın harflerle yazdırmayı başarmıştır.

MATRİX ENERJİSİ - MATRİX ENERGETİCS İLE SKOLYOZU ŞİFALANDIRMAK....


Geçtiğimiz günlerde bir Dostumuzun çocuğunda Doktor kontrolünde teşhis edilen skolyoz üzerinde M/E şifa 

çalışması yaptık. İlk seansta başlayan değişimler ikinci seansta da devam etti ve bugün çekilen filmler 


üzerinden Doktorunun muayenesi sonucunda % 50 şifanın yaşandığı öğrenildi. Bu şifalanmayı zaten çalışma 


sırasında bizzat Dostumuz da görmüştü. Diğer taraftan destek alan kardeşimiz de enerjiyi bizzat deneyimledi. 


Ailesine bir sonraki seansı sabırsızlıkla beklediğini ifade ediyormuş. Haydi hayırlısı diyelim...


Doktor kontrolünde tedavisi süren bu tür rahatsızlıklarda, destekleyici olarak uygulanan şifa çalışmaları 

etkisini bazen anında, bazen de bir kaç seansta gösteriyor...

HAKİKAT VE BABAJİ...

‎Hakikat, samimi arayıcılar içindir, boş merakları olanlar için değil. İnsan gördüğü şeye kolayca inanır; o zaman inkar

edecek bir şey kalmaz. Duyu ötesi hakikat, doğal materyalistik şüpheciliklerin üstesinden gelebilenler tarafından

keşfedilir." 


BABAJİ (Avatar) - Bir Yoginin Otobiyografisi'nden (Paramahansa YOGANANDA)


His birth name and date are unknown, but Babaji’s (“revered father”) influence is felt throughout the world, for he

reintroduced the ancient science of Kriya Yoga, which had been lost due to “priestly secrecy and man’s

indifference,” as Yogananda put it. He is the first in Ananda’s direct lineage of guru’s, and it was he who sent

Yogananda to the West. Yogananda said that Babaji was a reincarnation of the great prophet Krishna; for this

reason, we often say “Babaji-Krishna” when naming our line of gurus.

BAŞMELEK MİKAİL HER YERDE....

Başmelek Saint Michael her yerde karşıma çıkıyor...
Şimdi de Hamburg'da buluştuk...
Onu görmek içimde çok özel bir duygu yaratıyor...
Yine elinde kılıcı ve kanatlarını açmış...
Harika bir his...
Sevgiyle...

HAYATIN BÜTÜNÜ...

Hayatın 'Bütünsel' olduğunu hep hatırında tutmalısın, sana öğretilenler ve geçmişten gelen alışkanlıkların sana hep en önemli şeyin madde olduğunu söyleyecektir ama gözden kaçırdığın görünmeyen tarafı da görmeye çalış, o senden saklansa da. Araştır, sor, soruştur, oku, hisset, bilgilen hatta yaşayarak farkına var, o vakit daha iyi anlayacaksın 'Hayat' denilen şeyin gerçek yüzünü, yani Bütünü...

BANA GÖRE BÖYLE...

Kendimi seviyorum, yaratıldığım tüm hallerimle, yeteneklerimle, ruhumla ve bedenimle seviyorum. Teşekkür ediyorum, şükran duygularımı iletiyorum Yüce Yaratan'a her daim ve yaratılan her şeyi ayırmadan seviyorum, onların her birinde bana ait, bende de onlara ait bir parçanın gizli olduğunu ve her an bağlantıda olduğumuzu biliyorum... Bu harika bir şey, tabii ki bana göre...

KUŞKUNUZ OLMASIN...

Sevgi, hoşgörü, uyum, anlayış, farkındalık bizi bulunmamız gereken optimum duruma götüren araçlar olarak hep yanımızdadır ve çocuklarımız da bu araçların her birine doğuştan sahiptir. Bu araçları bizler kullandığımızda çocuklarımızın da aynı araçları kullanmaya başlayacaklarından ve hatta geliştireceklerinden hiç kuşkunuz olmasın...''

GÖRECELİDİR ZAMAN...

Her geçen an değerlidir,

İnsana neşe ve sevgiyle geçen her ömür bir an gibi kısa,

Sıkıntı ve korku ile geçen her an bir ömür kadar uzun gelir.

EBEDİ KALIR...

Bir gül misali açarız renklerle yeşil çimenler üzerinde,
Yapraklarımız dökülür yere dönme vakti gelince,
Güller gibi kokular saçarken görünmez rayihamız,
Yaşamdan geçer gideriz menzile doğru, sessizce,
Sadece O kalır ebedi...

HAYAT SÜRÜYOR...

Ve hayat sürüyor, devam ediyor her kıt'ada, ülkede, şehirde ve ailede ayrı ayrı rolleri yaşamakta olan insanların bilinç ve bilinçaltında yarattıkları farklı kültürlerde... Aynı şeylere farklı anlamlar yüklenerek, farklı tepkiler verilerek...

İÇİMDEN GELDİ....

Facebook'ta yarenlik ettiğimiz; yurt içinden, yurt dışından, Dünyamızın dört bir yanından bütün Arkadaşlarıma, Dostlarıma, Aile Efradına, Küçüklerime ve de Büyüklerime, Ustalarıma yüreğimin derinliklerinden gelen bir selam göndermek geldiiçimden. Kendi adıma yaklaşık 1 seneye yakındır devam eden uzaktan da olsa Dostluğumuzun, Arkadaşlığımızın, Bilgi alış-verişimizin ve en önemlisi de Sevgimizin paylaşımını yaşıyoruz. Bazen öğreniyor, bazen de bildiğimizi sandığımız şeyleri paylaşıyoruz, kimi zaman gülüyor, kimi zaman da ağlıyoruz. Bu duyguları paylaştığımız her birinize ayrı ayrı kucak dolusu Sevgi ve Selamlarımı gönderiyorum. Sizlerden gelen Selam ve Sevgileri de açık bir kalple içtenlikle kabul ediyorum. Her biriniz iyi ki varsınız, hepimiz birlikte iyi ki varız, yaşıyoruz ve paylaşıyoruz... Başka söze ne hacet... Bilerek ya da bilmeyerek bir kusurumuz olmuş ise de af ola... Hepinizi yürekten sevgiyle selamlıyor, hoş geldiniz diyor ve her şeyin gönlünüzce olmasını diliyorum Dostlarım...
Sevgi ve Saygılarımla,

18 Aralık 2012 Salı

BİR HAYALİM BEN BİR HAYALİN İÇİNDEN GEÇİP GİDEN...

Bir hayal gibi görünüp geçerim bu Dünya'dan,

Adım bile kalamaz solgun sayfalarda,

Bedenim kara toprakla bir olduğunda,

Benden geriye ne kalır...?

Bilirim; ne yaparsam yapayım burada kalıcı olamam,

Kalmaya değer bir tek O'dur sonsuz Alem'lerde,

Ben O'ndan gelen O'na dönen ölümsüz bir Hayalim,
 
Kendisi de hayal olan Dünya adlı Alem'de...

ANNE - BABA & ÇOCUK BİRBİRİNDEN ETKİLENİRLER.....

Her çocuk Anne ve Babasından etkileniyor. Anne ve Babanın arasındaki ilişkinin şekli ve boyutu çocuk üzerinde yansımasını gösteriyor. Onların birbirini sevmeleri ya da birbirlerinden nefret etmeleri, arkadan konuşmaları, yakınlaşmaları ya da uzaklaşmaları çocuğun bilinçaltı dünyasında yansımalara ve yankılanmalara neden oluyor.

Çocuklar, farkında olmadan ortadaki olumlu ya da olumsuz halin, durumun hissini hemen alabilecek bir antene sahipler sanki ve onlar da bunun farkında olmadan yayılan frekansın etkisi altında kalmaktan kendilerini kurtaramıyorlar.

Bazen bu küçük bedenlerinde farklı tezahürlere de neden olabiliyor. Anne ve Babanın arasındaki husumetin etkisi altında olan çocuklarda, eğer Annenin etkisi altında ise Baba ile olan ilişkilerinde gerilemeler ya da Babaya yakın olma halinde Anne tarafından suçlanma korkuları ile çelişkili duygusal haller meydana gelebiliyor. Bu duyguların yansıması bedenlerinde kendini omurga ya da başka bedensel rahatsızlıklarla gösterebiliyor...

Eğer Anne-Babalar çocuk üzerinde aşırı baskı ya da otorite gösterisinde bulunuyorlarsa, özellikle Annenin çocuğa aşırı düşkünlüğü ve koruma iç güdüsü ile her şeyine karışma durumu bulunmaktaysa, bir müddet sonra çocuğun istediği hiç bir şeyi yapmaya hakkı olmadığını hissettiği ya da sandığı bir durum kendiliğinden ortaya çıkabiliyor ve çocuk kendi içinde hayatta yaşamaya-nefes almaya bile hakkı olmadığını hissettiği bir durum oluşuyor. Bu durum kendini nefes, akciğer, alerjik bronşit vb. gibi semptomlar ile ortaya koyabiliyor....

Anne ve Babaların Çocuk ile olan ilişkilerinde enerji boyutunda ve bilinçaltı seviyede etkilerinin ne kadar büyük olduğunu anlamak çok önemli. Bunu şöyle fiziksel boyutta bir örnekle kabaca ortaya koyabilmek mümkün olur kanaatindeyim;
-Eğer, Anne ve Baba kaygılı ise, stresli bir ortam yaratılıyorsa, sürekli sigara içiyorlarsa ve odanın camları da genellikle kapalı ise aynı odada bulunan çocuklarının da; üst ve başlarının sigara kokacağı bunun yanı sıra duman altı ortamda kalan insanların yaşayacağı genel sağlık problemleri ile karşılaşacakları adeta kesin gibidir.
-Anne ve Baba neşeli, hayat doluysa, evde sevgi ve hoşgörü ortamı yaşanıyorsa ve sigara içmiyorlarsa ve oda sık sık havalandırılıyor ise aynı odada bulunan çocuğun teninde ve giydiklerinde kendi kokusunu koklamanız, çocuğun bir önceki örneğe göre daha sağlıklı kalabilmesi haliyle daha olasıdır...

Sevgi, hoşgörü, uyum, anlayış, farkındalık bizi bulunmamız gereken optimum duruma götüren araçlar olarak hep yanımızdadır ve çocuklarımız da bu araçların her birine doğuştan sahiptir. Bu araçları bizler kullandığımızda çocuklarımızın da aynı araçları kullanmaya başlayacaklarından ve hatta geliştireceklerinden hiç kuşkunuz olmasın...