27 Şubat 2013 Çarşamba

BİZ İNSANLAR....



BİZ İNSANLAR....

Biz, İnsanlar bazı şeyleri kendimize bile itiraf etmekten çekinip, korkabiliyoruz. Ona biraz çekinerek ve yumuşatarak; ''Siz kendinizi çok yalnız hissediyorsunuz, içinizde derin bir yalnızlık duygusu var'' dediğimde, O bana ''Ahhh... Bunu kendime bile itiraf etmekten kaçınıyorum, çok haklısınız...'' demekten kendini alamıyordu sevgili Dostumuz... Kendini bir çok şeyi yalnız yapmak, ayakları üzerinde dik durmak, içinde esen fırtınaları etrafına belli etmemek zorunda olduğunu hissediyordu en derinlerinde. Acı çekiyordu ama gülümsemeye çalışıyordu... İnsan olmak, belki de böyle karışık bir paradigma...

Bildiğiniz gibi...

O DA ÇOK SEVİYORDU ÇOCUĞUNU, AMA...

O DA ÇOK SEVİYORDU ÇOCUĞUNU AMA...

O da çok seviyordu çocuğunu ve bana ''Çocuğumun enerjisine bir bakar mısınız, nasıl acaba? Merak ettim'' derken belki içinden çok sonuçlar iyi çıkmasını bekliyordu. Ama durum sandığı gibi görünmüyordu; okulda çok başarılı olan çocuğunun aslında enerjisinin bu günlerde çok düştüğünü, çocuğun iradesini çok güçlendirmiş olmasına rağmen duygularını ifade zorluğu çektiği, içine kapanma eğilimi gösterdiğini öğrendiğinde çok üzüldü.

O da aslında içine kapanık ve kontrol etme eğilimi gösteren bir kişi olduğunu anladı. Aslında çocuğunun iyiliği adına yaptığı şeylerin hem kendi hem de ailesinin yaşamında yıkıcı etkiler yarattığının farkına vardığında gözlerinden yaşlar akmaya, hiç olmadığı kadar duygusallaşmaya, enerji alanı ise dönüşüm geçirmeye başlamıştı.

İçinde hissettiği derin 'Yalnızlık' korkusunun küçük bir çocukken yaşadığı bir olaydan kaynaklandığını anladığında gülümsemeye başlamıştı. ''Aslında komik bir durum ama küçük bir çocuk bunu içinde büyütebiliyor demek ki'' derken gülümsemeye başlamıştı.

ANNEM GİBİ OLMAYI İSTEMEMİŞTİM, AMA ...

ANNEM GİBİ OLMAYI İSTEMEMİŞTİM...

Neden ilişki problemleri yaşıyorum, neden karşı cinsle ilişkilerim kalıcı olamıyor diye sormuştu. Araştırmaya başladığımızda onun bir kadın olmasına rağmen aslında kendini ne bir kadın ne de bir erkek gibi hissettiğini anladı... O, sanki herhangi bir cinsiyete sahip olmayan insan durumuna getirmişti kendini... Ne kadınlara, ne de erkeklere çok yakındı...

Şöyle bir bakınca geriye, birden ağzından çıkan cümlelere şaşırmıştı; ''Annem biraz huysuz kadındı, kaprisleri vardı ve kadınsı bazı duygulara sahipti ve ben onun bu durumunu hiç beğenmiyordum, onun gibi olmayı hiç bir zaman istemedim'' ve gerisini ben tamamladım ''Sen de Annen gibi olmak istemediğin için kadın olmaktan ve kadın enerjisini kullanmaktan vazgeçtin, öyle mi?'' Evet, diyerek bakarken gözlerini yere indirmişti.

SEVGİDEN AYRILMA, GÜLÜMSEMEYİ UNUTMA....



Hiç bir zaman sevgiden ayrılma, önce kendini sonra da diğer tüm insanları; hataları, kusurları, eksikleri sandığın her şeyi ile sev, en azından sevmeye niyet et ve hayata gülümse... Bu niyet mutlaka sana artan bir sevgi ve kocaman bir kahkaha olarak geri dönecektir..

MATRİX ENERJİSİ - YA GERİ DÖNERSE O ESKİ AĞRILAR...?

YA GERİ DÖNERSE O ESKİ AĞRILAR...?

Onun beli ağrıyordu, otururken yan durarak oturuyor ve kalkarken ancak bir kaç hamle ile kalkabiliyordu. Buna rağmen çay, kahve getirmek için çabalıyordu...

O kendini hep ikinci plana alıyor, daha çok etrafındaki insanların sorunları, ihtiyaçları ile ilgileniyordu. Sanki onları sırtında taşımayı alışkanlık haline getirmişti. Başkalarının dertleri ile dertleniyor, onlara hep yardım etmeye, vermeye çalışıyordu. Hep vermeye çalışmaktan almayı unutmuştu artık, ama bunu neden yapıyordu? Aslında almaya çalıştığı neydi?

Kendinin hep güçlü yanlarını göstermeye çalışıyor, ama içten içe kendindeki eksikliklerin acısını yaşıyordu. Mükemmel olmaya çalışıyor ama bir türlü olamadığını gözlemliyordu. O hep en iyi bilen, hep en çabuk olan, işleri çabuk halleden kişi olmak zorundaydı. Etrafındaki bir çok insanı da ''Ağırkanlı, yavaş ve kaygısız, fazla rahat olmakla'' suçluyordu. O bir çok insanın yerinde olsa herşey daha farklı olur gibi hissediyordu. Başka insanlar hakkında çok rahat konuşurken, kendi duygularını gizlemeyi, içine atmayı tercih ediyordu. Tamam da neden böyle yapıyordu?

Ama o kadar gergindi ki, bu onun için gündelik olağan bir hal haline geldiği için farkına bile varamıyordu. Ama ağrılar başlamıştı işte... Ne yapacağını da bilemiyordu...

Çalışma sırasında; bütün olanların farkına varmaya başladığında vücudunda bir rahatlık ve gevşemeyi de hissetmeye başlamıştı. Sanki üzerinden görünmez bir yük gitmiş, sabah tutuk olan ve sağa sola dönmekte zorlanan beli de artık rahatça döner olmuştu. Yere yattığında uzun sürede kalkamazken artık bir hamlede rahatça ayağa kalkabiliyordu.

Şaşırmıştı olanlara, inanmakta güçlük çekiyordu, ama olmuştu işte, çok rahatlamıştı... Yine de içinde her zamanki endişe hakim olmaya başlamış, denemek için bir sağ bir sola rahatlıkla çevirirken belini; ''Ya geri dönerse ağrılar ve sabahki tutukluk hali?'' diye düşünmekten de kendini alamıyordu...

Ama, bazı şeylerin farkındaydı artık... Dönüşümün gerekliliğini de anlamıştı...

26 Şubat 2013 Salı

BİLİYORUM, ASLINDA ÇOCUKLARINIZI ÇOK SEVİYORSUNUZ...



BİLİYORUM, ASLINDA ÇOCUKLARINIZI ÇOK SEVİYORSUNUZ...

-Çocuğunuzu gerçekten seviyor musunuz? Yoksa onu vakti zamanında kendinizin ulaşamadığı (aslında size ait) amaçlarınıza ulaşmak için bir araç olarak mı görüyorsunuz?

-Onun yeteneklerini fark edip, geliştirmesine yardım ediyor musunuz? Yoksa ondan sahip olmadığı yetenekleri göstermesini mi bekliyorsunuz?

-Onu sevgi ile ikna ederek, inandırarak, gücünü kullanması konusunda yüreklendiriyor musunuz? Yoksa onu iterek, kakarak, tehdit ederek, zorlayarak ve şartlar koyarak bir şeyler yapmasını sağlamaya mı çalışıyorsunuz?

-Evet, aslında siz çocuğunuzu çok seviyorsunuz ve bütün yaptıklarınızı onun iyiliği için yapıyorsunuz... Tamam da, çocuğunuz sizinle aynı fikir de mi, gerçekten her şeyi ile sevildiğinin farkında mı, yoksa başka zanlar içinde kafası karışmış mı?

Bazen, her şey dışardan göründüğü ya da sandığınız gibi olmuyor...

24 Şubat 2013 Pazar

MATRİX ENERGETİCS - VALLAHİ BEN DE İNANMIYORDUM AMA...

VALLAHİ BEN DE İNANMIYORDUM AMA...!

Dün oğlumu kuaförüne götürdüm ki oğlum o kuaförden başkasına gitmek istemiyor. Oradan çıkarken oğlum güzel annesine bir çiçek yaptırmak istedi, tam da onu yaptırırken koltuk değnekleri ile bir adam asansöre çıkmaya çalışıyordu. Birden adama ''Neyiniz var?'' diye sordum. Adam problemleri hakkında anlatmaya başladı, ona kısa bir şey yapmak istediğimi söyledim ve kabul etti... Ben de kısa bir çalışma yaptım ayak üzeri... Adam çok kontrolcü ve içine kapanıktı, vücudundaki hareketlenmeyi bir elektrik akımına benzetti... Beni iş yerine ısrarla davet etti, çiçekçide işimiz bitince yanına gittik... 

Biraz denemeler yapmaya başlayınca, etrafımız diğer çalışanlarca kuşatıldı, onlar da bir şeyler istediler onlara da uygulamalar yaptık, anlattık ve bazıları yere yattılar, bazılarının baş ağrıları geçti ve bazıları kendileri ile ilgili gerçekleri dinlediler benim bakış açımdan, etraf yanyana olan işyerlerinden gelen yeni insanlarla birden kalabalıklaştı, her kes kendiyle ilgili bir şeyler söylemeye-istemeye çalışırken iş yeri sahibi de ''Çay içelim abi'' sözünü belki onlarca kez tekrarladı durdu... 

Tekrar gelmemi istediler, sözler aldılar benden.. Gördüklerinden çok etkilendiler... Bir kısmı ''Vallahi ben inanmıyordum böyle şeylere'' derken deneyimleyenler ise ''Ben de ama, adam baş ağrımı geçirdi, beni yere yatırdı, oldu işte...'' diyordu şaşkınlıkla... Evet söz verdik, tekrar buluşacağız Dostlarımızla, bakalım neler yaşayacağız birlikte... Biliyorum güzel şeyler olacak.. Haydi hayırlısı... 

KİME GÖRE, NEYE GÖRE? BANA GÖRE... YA SANA GÖRE?

KİME GÖRE? NEYE GÖRE? YA SANA GÖRE?

Eklemlerinde ağrıları vardı ve belli etmek istememesine rağmen gergindi. Dizleri ayak bilekleri ağrıyordu. Güçlü görünmeye çalışan, mükemmeliyetçi yapısıyla dik ve ayakları üzerinde durmaya çalıştığını belli etmediğini sanıyordu. Ama kendini çok yalnız ve terk edilmiş hissettiği de bir gerçekti. Akrabalarının ondan beklentileri büyüktü, her vesile ile ondan bir şeyler istemeyi alışkanlık haline getirmişlerdi. Kardeşlerinin yardımcı olması gereken konularda ise onlar yardıma yanaşmıyorlardı. O da sıkıntılarını kızgınlıkla gösteriyordu. Her konuşmadan sonra onlardan biraz daha uzaklaştığının da farkındaydı. Ama, neyi nasıl yapacağını bilemiyordu.

Aslına bakarsanız o küçüklüğünde kalbi kırılmış, çok nazik, sevilmeyi bekleyen ama istediğini bir türlü alamayan, sanki sevgiyi ancak bir şeyleri yaparsa belki alabileceğini zanneden kırılgan, küskün ve birazcık dışlanmış bir küçük kızın kalbine sahipti. Hala birileri ona bir şeyler vermek yerine hep ondan bekliyorlardı. O da artık inadına onlara ters gitmeye, terslemeye ve onları kırmaya başlamıştı. Biraz da değişkenlik gösteren yanları ortaya çıkıyordu. Bazen kızgın ve güçlü, bazen de zayıf ve kırılgan oluyordu. Belki de farkına varmadan yapıyordu bunu...

Konuştukça anlıyordu, farkına varıyordu neyin neden olduğunu ve akan enerjinin etkisiyle de vücudu gevşemeye başlamıştı. Üzerimden bir yük gitti, sanki rahatlamaya ve genişlemeye başladım demişti. Giderken gözleri daha bir sevgi ile bakıyordu.
Kendimi çok iyi hissediyorum derken gülümsüyordu...

Her insanın bir hikayesi var; kimileri güçlü görünmek adına maske takarken, kimileri de zayıf görünmemek adına kabuklarına çekilmeyi seçiyorlar. Hepsi de alıştıkları bu düzenlerin gerçek olduğuna, böyle davranmak zorunda olduklarına inanarak yaşamlarını sürdürüyorlar. Hikayeler hiç bitmiyor ve de sanki hiç bitmeyecekler...

Her insan sanki bir senaryo yazarı, kimi renkli, kimi solgun senaryolar yazıyor. Kimi farkında senaryoyu kendinin yazdığından, kimisi ise farkında bile değil. Geldiği gibi yaşadığını düşünüyor..

Her hikaye yaşanıyor, sadece yaşanıyor, niyesi önemli mi?

Kime göre? Neye göre? Ya sana göre....?

KENDİNİZİ ÇOK SEVİN...

KENDİNİZİ ÇOK SEVİN...

İçinizdeki küçük çocuğa bakın, onun ne halde olduğunu görmeyi isteyin ve konuşun onunla, onu çok sevdiğinizi söyleyin. Onun yaşadıklarını şöyle bir gözden geçirin, acılarını, çaresizliklerini, yitip gitmiş umutlarının, sevilmeye-öpülmeye hasret kalmış solgun yanaklarının farkına varın. 

Gözlerinizden yaşlar akarken tutun onun ellerinden, yanaklarından öperken kulağına fısıldayın sessizce ''Seni çok seviyorum küçüğüm, bak ben artık büyüdüm ve sen artık güvenli bir yerdesin, korkma ve serbest bırak içinde kalan ne varsa, hepsi geçti artık, gül artık...'' diyerek sırtını sıvazlayın. Eğer onu güldürmeyi başarabiliyorsanız, inanın sizin de yüzünüz gülecektir en kısa zamanda...

Kendinizi; her halinizi, bebekliğinizi, çocukluğunuzu, gençliğinizi, şimdiki halinizi, hatalarınızı, sevaplarınızı, var oluşunuzu çok sevin. Çünkü siz tam da şu anda; zaten onların hepsini kapsıyorsunuz...

Ben sizi her şeyinizle çok seviyorum... Siz de kendinizi her şeyinizle çok sevin... Bunu gerçekten çok fazla hak ediyorsunuz...

BANA İNAN...

BANA İNAN...

Her olay sende bir iz bırakıyor. Bazen insanlar seni acımasızca yaralıyorlar. Hiçe sayarak üstüne basıp geçiyorlar pervasızca. Ve sen bir yemin ediyorsun bilerek, ya da bilmeyerek ve diyorsun ki içinin en derinlerinden; 

''Eğer ben kalbimi bu insanlara bir daha sonsuz bir sevgiyle korkmadan açarsam daha büyük yaralar alırım, belki de bir daha ayağa kalkamam, bırak o zaman böyle açmayı kalbinin kapılarını. Kapat sonuna kadar kalbinin kapılarını.'' 

Sonra da önüne duvarlar örersin yüreğinin; tuğladan, betondan, demir ve çelikten. Bazen yüz metre, bazen üç yüz metre kalınlığında kim bilir belki de bin metreye varan duvarlar. İşte artık güvendesin. Öyle değil mi. Ama ne güvenlik ya! Soğuk duvarlar arasında, yalnız ve umutsuz. Kapını çalmak isteyenler değil kapıyı çalmak, yanına bile yaklaşamazlar. 

Ellerin soğumuş artık ve kalbin buz tutmaya başlamış soğuktan. Böyle yaşamaya alışabiliyor musun? Zor bir yaşam bu öyle değil mi? Ama tabii ki güvenli...!

Sen bilirsin Dostum, bu yaşam sana ait, kapıların ardında atmakta olan sevgiye hasret o gönül de öyle...

Her zaman bir yolu var duvarlardan çıkmanın, yeniden sevgiyle sarılmanın, kendini ve insanları kusurlarıyla sevmenin...

Asıl o zaman zaten hep güvende olduğunu bileceksin... Bana inan...

6 Şubat 2013 Çarşamba

YALANDAN DA OLSA GÜLMEYE BAŞLAYIN, HAYDİ....

‎''Yalandan da olsa, ne güzel güldün bana..''

Yalandan bile olsa, rol bile yapsanız, gülmeye devam edin lütfen. Çünkü, yalandan bile gülseniz, gülüyormuş gibi yapsanız bile hem kendi içinizde hem de dışınızda mutluluk dalgaları yayılmaya başlar ve bir müddet sonra sizi de etkisine alarak 'Gerçekten gülmeye başladığınızı' görürsünüz, ışık yayılır etrafınıza...

Pinhani adlı bu topluluğun da söylediği gibi 'Yalandan da olsa' Güzel bir gülücük atın etrafınıza...

Ben başladım bile gülmeye, siz de başlayın haydi...

Hüseyin Turgut SAYIN,

BEN BEN'İM...



Bütün Alemler Hiçlikten çıkar ve tezahür eder yaşamın içinde, her Boyut bağlıdır yine geldiği Hiçliğe göbekten, bir var olur, bir yok olur, asıl olan oluşun kendisidir.

Tezahürler var olur, tezahürler yok olur ve gider geldiği yere ve var oluş yok oluşlar sürer gider, ebediyen...

Var olan aslında nedir? Neden ve nereden var olur ve niçin-nereye gider?

İşte, asıl düşünülmesi gereken belki de budur...

Kim neyi, en iyi bilir?

Tabii ki O bilir..

''Ben, BEN'im..''



Hüseyin Turgut SAYIN,

QUANTUM TOUCH - ''SÜRECE GÜVEN, SEN ARACISIN, SONUCA ODAKLANMA !''

''SÜRECE GÜVEN, SEN ARACISIN, SONUCA ODAKLANMA !''

Sevgili Dostlarım, bugün biraz önce bir QUANTUM TOUCH Şifa Tekniği Eğitimine katılan Öğrencimden mesaj aldım. Bu mesajın bazı bölümlerini sizlerle paylaşmak istiyorum. Çünkü aynı şeyleri sizlerin de tezahür ettirebileceğine olan inancımı sizlerin de hissetmesini arzu ediyorum. Bakın neler anlatıyor sevgili Dostumuz;

''Yaradanın sevgisi ve selamı üzerinize olsun Hocam, öncelikle sizi çok sevdiğimi ve sizi kendime model olarak seçtiğimi belirtmek isterim. Facebook sayfanızda sizi her gördüğümde yüzümde bir gülümseme oluyor. Hocam, eğitimden sonra bir çok değişik uygulamalar yaptım. Beni en çok sevindiren olaylardan biri ise şöyle; Kız kardeşimin % 75 duyma kaybı vardı ve ilerliyordu, son aşama cihaz takılacaktı, çalışma başladığında hiç kulağı aklımıza gelmemesine rağmen ellerim kulaklarına gidiyordu, tahmini 15-20 dk çalıştık fakat bu arada başı çok değişik şekiller alıyordu, sonra yaptığımız çalışmayı unuttuk ta ki kardeşim güzel haberi verene kadar. Doktora gitmiş ve ölçümlerini yaptırmış, duyma kaybı % 45 düşmüş, bu haberi aldığım gün benim için bayram gününden farksızdı. Kardeşimin sürekli kulağında duyduğu uğultular da geçmişti.

Hocam size ne kadar teşekkür etsem az. Yaradanım sizden razı olsun. Aslında her çalışma birbirinden inanılmaz farklıydı. Birinde kişinin üzerinde farklı bir enerji hissettim inanılmaz bir deneyimdi enerjiyi zorda olsa çıkardım ve sonrasında resmen üzerime yapıştı fakat sonunda gönderdim. Diğer bir deneyim ise çok yakından tanıdığım bir kişi eşine çok kötü davranıyor sürekli tersliyor ve mutsuzdu, içime sorduğumda ''kişinin özgür iradesinin etki altında olduğu'' hissi geldi (Bu konulara ne kadar inandığınızı bilmiyorum Hocam ama ben bire bir yaşadım.) Bu kişinin önce göbeği şişti ve ben inanılmaz şekilde sert baktım ve çok garip sesler eşliğinde, sonunda göbeğinden resmen bir kütle çıkarmaya aracı oldum. Sonra değişim inanılmazdı eski hallerine dönmüştü. 

Hocam bu çalışmalara yaparken siz ruhsal olarak yanımdasınız. Eminim, çünkü sürekli sizin sesinizi duyuyorum ''Sürece Güven, Sen Aracısın, Sonuca Odaklanma !'' diyorsunuz.

Hocam tüm bu çalışmalara rağmen bir şeyler eksik ve bana yetmedi. Sizden daha fazlasını öğrenmeye ihtiyacım var. Nasıl olur bilmiyorum ama Yüce Yaradan isterse olur diyorum.''

Evet, Dostlarım, Sizler hepiniz çok değerlisiniz ve içinizde (belki de farkında bile olmadığınız) büyük bir potansiyeli barındırıyorsunuz, QUANTUM TOUCH içinizdeki bu yeteneğin farkına varmanızda ve onu geliştirmenizde bir araç olarak size hizmet ediyor ve ben sizlerin bu araç ile neler yapabileceğinizi hem teknik, hem de uygulamalı olarak göstermeyi çok seviyorum. Sizlerin, size öğreteceğim bu Tekniğin çok daha üzerine çıkarak ''Enerjinin zaten kendisi olduğunuz farkındalığını'' kazandırmayı arzuluyorum...

Sevgi ve Işık ile kalın...

Hüseyin Turgut Sayın
Quantum Touch Instructor&Practitioner

5 Şubat 2013 Salı

DR. RİCHARD BARTLETT, MATRİX ENERGETİCS VE TABİİ Kİ SİZ...

DR. RİCHARD BARTLETT, MATRİX ENERGETİCS VE TABİİ Kİ SİZ;

Matrix Energetics'in Kurucusu ve Eğitmeni Doktor Richard BARTLETT inanılmaz bir adamdır. Sahnede sunumu sırasında müthiş espritüel ve şakacı bir kişiliğe bürünmekte, gerçekleştirdiği şifaları sanki 'çok kolaymış' edasıyla sunmaktadır. Onu seyrederken başka bir boyut ile bağlantıda olduğunuzu hissetmeniz mümkündür. Her anlamda sizin seviyenize göre mesajları bu sunumlardan almanız olasıdır. Orada bulunduğunuz anda sizde farkına vardığınız ya da varamayacağınız derecede değişimler kendiliğinden meydana gelmeye başlamaktadır. Bu bir nev'i 'Kendiliğinden Oluş' Dünyasına atılan adım olmaktadır...

Seni Seviyorum Doktor Richard BARTLETT ve teşekkür ediyorum; görünürde Dualite-Madde Dünyası zannederek içinde yaşadığımız bu Dünya'ya kazandırdıkların için. 

Evet, bana göre O da bir aracı, başka bir alemden akıp gelen İlahi Akışın bizlere gösterilmesine aracılık eden varlık. Dünyada yer alan ama DiğerAlemler ile güçlü bağlantıları olan bir Varlık... Sizin gibi, hepimiz gibi ve kendinde olan yetenekleri açığa çıkartabilme sevincine nail olmuş bir İnsanoğlu...

Kim bilir, belki sizlerden de bunları yapabilecek yetenekte insanlar aramızda bulunmaktadır, ne dersiniz? Sadece farkına varmak ve istemek boyutuna adım atabilecek kadar yürekli ve istekli olması gerekli bu kişilerin... Belki de ben ve benim gibiler, yani bizler de sizlerdeki bu potansiyelleri harekete geçirmek için varız, bu ve buna benzer yazılar yazma ihtiyacı hissediyoruz, ya da hissettiriliyoruz?

Başka söze ne hacet... 

Seni (Sizi) seviyoruz Doktor Richard BARTLETT (ve diğer Üstadlarımız) ...

Hüseyin Turgut Sayın
MATRİX ENERGETİCS
Certified Practitioner

NEYİ GERÇEKTEN İSTİYORSANIZ O SİZE VERİLECEKTİR...


Bizler 'Biriz' ve birbirimiz için varız,
İyi ki de varız ve Birlikteyiz.
Sizler aslında zaten her şeyi biliyorsunuz.
Size yapılan hatırlatmalarla hatırlamaya başlıyorsunuz,
Her birimiz için bir 'Hatırlatan' mutlaka vardır,
Önemli olan; 'Biz hatırlamayı istiyor muyuz?'
Ya da 'Neyi hatırlamayı istiyoruz?' dur,
Neyi 'Gerçekten İsterseniz', o size verilecektir,
Öyle değil mi?
Ve öyledir, söylenildiği gibi...
Daima...


Hüseyin Turgut Sayın

4 Şubat 2013 Pazartesi

BİR MACERADIR YAŞAM...


Bir maceradır yaşam,

Süresi kısa olsa da,

Alıp-vermek ile geçer gider,

Vermek ile başlarsa,

Almak da kolaylaşır derler,

Hüseyin Turgut Sayın

REİKİ UYGULAMAK YA DA UYGULAMAMAK İŞTE MESELE BU,

Sevgili Şifacı Dostum;

Öncelikle bir düzeltme yapalım, senin yapacağın sadece bir REİKİ seansı olacaktır. Uyumlama değil. Uyumlama REİKİ'ye girişi sağlar. Seans ise Uygulayıcının REİKİ Enerjisi ile şifayı aktarmasını sağlar. Aralarında fark var. Bunu iyi anlamalısın.

Diğer taraftan, eğer içinden gelmiyorsa, REİKİ Şifası Uygulamaya çalışmana gerek yok. Yapmazsın. Sadece kendine şifa için kullanırsın. Önce kendi içinde Dengeye gelirsin. Sonra da istersen-içinden gelirse başkalarına uygulama yapmaya başlayabilirsin. Kendini mecbur hissetmene gerek yok. O zaman direnç oluşturmuş olursun. Bundan keyif alıyorsan yap, çekiniyorsan şimdilik yapma, sabırlı ol...

Diğer bir durum da, emin olamamaktır, REİKİ'nin gerçekten çalışıp-çalışmayacağından kuşku duymak olacaktır. Başkalarının karşısında komik duruma düşme ya da şifanın oluşmaması riski seni korkutuyor olabilir ki bu da çok normaldir. Önce, şunu hatırlamalısın, kimseyi iyileştirmek zorunda değilsin ve aslında gerçek şifacı şifayı alanın kendisidir.

Sadece REİKİ Evrensel Yaşam Gücü Enerjisinin şifalandırma gücüne, Uygulamayı alan kişinin bedeninin kendini şifalandırma gücüne ve zekasına güven ve içinde 'Şefkat ve Nezaket ile Şifaya Aracılık Etme Sevgisini' hissederek şifanın akmasına izin ver ve ellerini ihtiyacı olan kişinin üzerine koy... Başka bir şey yapmana gerek yok... Sana öğretilenleri yavaşça uygulamaya devam et...

Olacak olan olacaktır, olmayacak olan da olmayacaktır.. Sen sadece izin ver ve sevgi ile kabullen, olacaklara kendini mecbur hissetme, izin ver, bırak gitsin... Sevgiyle... Sonuca da odaklanma, sadece sevgi ile ellerini koy, ellerindeki hisleri fark et, uygulamaya devam et.. İşte bu kadar kolay, ve basit... 

Zaten her şeyi zorlaştıran biz insanlar değil miyiz? Bir şeyi elde etmek için çok uğraşmamız gerektiği aklımızda yer etmiş... Buna hiç gerek yok... İzin ver ve bırak aksın... Onlar, zaten ne yapacağını biliyor...
Hüseyin Turgut Sayın

YOL GÖSTERMEK, YARDIM ETMEK, ASLINDA KİME ?


''Umarım sorularım sizi rahatsız etmiyordur?'' diyerek sonlandırdı cümlesini sevgili Dostumuz. 

Rahatsız olmak ne kelime, hiç rahatsız olur muyum, bilakis çok mutlu oluyorum, sizlere yol gösterm
ek benim için çok güzel bir şey, aynı yollardan ben de geçtim, o zamanlar sorabileceğim kimselerden de cevap alamama rağmen vazgeçmeden yoluma devam ettim. 

Aynı şeyleri şimdi sizlere ben yaparak sorularınızı cevapsız bırakmak istemem... Her şifacı varlığın sorularını sorabileceği aynı yollardan geçmiş, biraz daha tecrübeli insanlar olmalıdır, ben sizlere yardım ederken aslında kendime de yardım ettiğimi biliyorum. Yarın aynı şeyleri sizler de başka Dostlara yapacaksınız. Bundan adım gibi eminim... 

Aynı yolda ilerlerken, geriden gelenlere yol vermek, yardım etmek bir şifacı varlığın en önemli vazifelerinden biridir. Bunu yaparak aslında ''İlahi Olana'' yardım etmiş olmaktayız. Bunun farkında olarak yaşamalıyız. 

İçtenlikle sevgiler, saygılar sunuyorum size Değerli Kardeşim. Her şey gönlünüzce olsun... Hayırlı şifalara vesile olmanızı diliyorum...

Hüseyin Turgut Sayın

GURDJİEFF KİMDİR ?

Bilge Bir Kişilik, İnsanları Hayatın Bilinmezlikleri konusunda eğitmeye kendini adamış, bu uğurda bütün servetini bile kaybetmeyi göze almış özgür bir ruh olarak karşımıza çıkmaktadır. Rusya'da ve bütün batı, orta ve doğu Asya'da, Avrupa'da, Amerika'da faaliyetlerde bulunmuş, eğitimler vermiştir. Bir çok dili çok rahatça konuşabilen bir insan...

Onun yaratımı olan insanların ruhsal olarak şifalanması için yaptığı her şeye teşekkürler. Yine onun yazdığı ve okurken çok keyif aldığım ve çok şey öğrendiğim kitabı 'OLAĞANÜSTÜ İNSANLARLA KARŞILAŞMALAR' dan kısa bir şekilde uyarlanarak yapılmış bir film olan 'Meeting With Remarkable Men'i altyazılı olarak izleyeceksiniz.


*Not:Türkçe altyazıyı yazan, çeviri yapan tüm dostlara ve filmi yayınlayan Youtube'a da çok teşekkürler.

Sevgiler ve Saygılar Dostlar,

BİR ŞİFACI DOSTA TAVSİYELER - II

BİR ŞİFACI DOSTA TAVSİYELER-II;

-Şİfaya aracılık eden bir çok Enerji Sistemi var, bunların çok güçlü, kendine has özellikleri olan Enerji Sistemleri olduğuna kesinlikle katılıyorum. Evet, çok faydalı bir sistemler var ve ben de şifa uygulamalarında severek aracılık etmekteyim,
-Bunun yanı sıra REİKİ Evrensel Yaşam Gücü Enerjisi de kendine has özellikleri olan güçlü bir Şifa Tekniğidir, diğerleri gibi...
-Her insanın kendine has inandığı doğruları vardır ve bunlar o kişilere göre doğrudur ve kendi realitelerinde bunu yaşarlar, buna güç verirler,
-Size tavsiyem, bu tür soruları 'kendi içinize sormak' olacaktır. İçinizdeki Bilge'ye sorduğunuzda, bakalım neler anlatacak size...
-Önemli olan 'NİYET'tir, hangi niyetle yaptığınızdır şifayı, eğer kafa karıştırıcı bir çok soruyla çalışmaya başlarsanız, kafanızdaki karışıklık şifa çalışmasına yansıyacaktır. 
-Öncelikle kafanızın içini boşaltın, gevşeyin, rahatlayın, şifaya odaklanın ve içinizdeki sevgiyi hissedin, akmasına izin verin...
-Bundan sonrasında olacaklara güvenerek şifaya aracılık edin, bildiğiniz bütün Enerji Sistemleri sizi destekleyecektir, hangisinin hangisinin içinde olduğu veya olmadığı, hangisinin daha iyi ya da yetersiz olduğu artık önem arz etmeyecektir,
-Şifa meydana gelecektir, tabii ki uygulayıcı ya da şifayı alan kişi oluşu engellemez ise...
Sevgi ve saygı ile,

2 Şubat 2013 Cumartesi

ŞİFACI BİR DOSTUN SORULARINA CEVAPLAR VE TAVSİYELER...

BİR ŞİFACI DOSTA TAVSİYELER;

Sevgili Dostum;
-İzin almadan şifa çalışması yapmayın,
-Sonuca odaklı çalışmayın,
-Sürece güvenin,
-Şifayı alan kişinin bedeninin zekasına güvenin,
-Olumlu beklenti içinde olun,
-Gerçek şifacı şifayı alan kişidir,
-Eğer istemezse şifayı almaz, durdurur,
-Böyle durumlarda şifa vermeye devam edebilir ya da kesebilirsiniz,
-Kendinizi suçlu, kusurlu hissetmenize gerek yok,
-Kimseyi şifalandırmak, ya da iyileştirmek gibi bir garanti veremez, böyle bir iddiada bulunamaz ve buna uğraşamazsınız. O zaman EGO devreye girer,
-Şifa çalışmaları İlahi-Ruhsal Çalışmalardır,
-Sizin vazifeniz şifayı alan kişiyi o alanda tutmaktır,
-Siz bir aracı-katalizörsünüz, bunu asla unutmayınız,
-Siz şifa çalışmasını sadece yapın ve bırakın, şifayı alan kişi; şifayı almak istiyorsa şifa gelir, istemiyorsa da gelmez,
-Kimsenin Özgür İradesine müdahale etme hakkımız yoktur,
-Uzaktan şifada da aynı durum geçerlidir,
Sevgi ve saygılarımla,

İÇİMİZDEKİ BİLGEYLE BULUŞMAK...

Bildiğiniz üzere ben Emekli olmuş bir Banka Çalışanıyım. O dönemlerde henüz bendeki yeteneğin farkında olmadan hayatımı sürdürüyordum. Ancak, çok ilginç olaylar yaşadığımın da farkında değildim. Tamamen iç güdüsel olarak yaptığım seçimlerin bugün ne kadar doğru olduğunu şu anda anlayabiliyorum.

Ben Şube Müdürlüğü yaptığım dönemlerde, bir firma ile ilk görüşmeyi yapmak üzere şirket binasından içeri adımımı attığım andan itibaren içime doğan hislere farkında olmadan odaklanırdım. Eğer, firma sahipleri sevgi dolu, paylaşımcı ve iyi niyetli ise, firmadaki sevgi ve neşe ortamını hemen hissederdim. İçeri adımımı attığım andan itibaren bu hissin verdiği rahatlık ve sadelikle daha rahat bir görüşme ortamı sağlanırdı. Tabii ki sonuçlar da doğal olarak buna paralel gelişirdi, her iki taraf için de.

Ama tam tersi durum sözkonusu ise, yani kapıdan adım attığım andan itibaren, bir ağırlık, sıkıntı, iç karartısı gibi hisleri duyumsadığımdaysa;  anlardım ki, 'burada bize yer yok'. Görüşmeleri tamamladığımda içimdeki hislerin ne kadar haklı olduğunu anlardım ve genellikle de o firmadan uzak durmaya gayret ederdim.

Bununla ilgili bir anımı şöyle paylaşabilirim; yine bir gün dışarıdan harika görünen ve çok iyi çalıştığı anlaşılan bir ihracat fason atolyesine giderek görüşmeler yapmıştım. Her şey güzel gibi görünüyordu ama içimde bir his oradan uzak durmam gerektiğini bana söylüyordu. Bu hissi dikkate alarak oradan hoş bir şekilde ayrıldım ama çalışma yapmadım. Günlerden bir gün çok samimi bir Bankacı Dostum bu firmanın adresini bana sordu, ben adresini onlara tarif ettim ama onlara bu firmadan uzak durmalarını tavsiye ettim. Garip olan şuydu ki; Arkadaşım, bu firmaya kısa süre önce oldukça önemli miktarda kredi verdiklerini ama tahsilatı yapamadıkları için kanuni takip işlemi yapacaklarını, yerini bulamadıkları için bana sorduklarını söylemekteydi.

İşte o zaman ne kadar doğru karar verdiğimi bir kez daha anlamıştım.

İçinizden gelen hislere önem vermenizi tavsiye ederim. İçimizdeki Bilge bize her zaman yardım eder, uyarır bizler. Ama onun farkına varmak, onunla iş birliği yapmak, tavsiyelerine kulak vermek için içimize dönüp onu aramalıyız ve onunla buluşmalıyız...

Sevgiyle ve Işıkla,

1 Şubat 2013 Cuma

SEN DOĞUŞTAN ŞİFACISIN...

Aslına bakarsanız, her insan doğuştan şifa çalışmaları yapmaya yetenekle doğar. Allah, insanoğlunun içine bu yeteneği koymuştur. Önemli olan insanların kendilerinde zaten var olan bu yeteneklerin farkına varmalarını sağlamaktır. Sizler de birer şifacı olabilirsiniz, bu yetenek sizde de var. Bunun farkına varmalısınız. Ama, bu konuya çekilim hissediyorsanız bu tabii ki daha önemli bir husus olarak hayatınızı etkileyecektir.

TAİ CHİ İLE GELEN YETENEK...

Bir tatil köyünde yaşadığım olay hayatımı değiştirdi diyebilirim. Eşim ile birlikte gittiğim bir tatil köyündeki Türkmenistan’lı bir Doktorun düzenlediği Tai Chi isimli etkinliğe katılmıştık. Bu tamamen eşimin isteği ile gerçekleşmişti. Sevgili eşim yenilikleri sever ve yeni şeyleri denemekten hoşlanır. Yine onun önerisi ile biz birkaç sabah bu etkinliğe katıldık. O vakitler her ikimiz de Bankacılık mesleğini icra etmekteydik. Bir yaz tatilinde Fethiye Ölü Deniz'de 'Çocuk Cenneti' olarak bilinen bu tatil köyünü tercih etmiştik.

Çin ezgileri ile başlayan çalışmada Doktor bize hareketleri gösteriyor ve biz onu takip ediyorduk. Çalışmanın bir yerinde benim ellerimden ve kollarımdan sular akar gibi bir şeylerin akmaya başladığını hissettim. Bu akan şeylerin ne olduğunu anlayamamıştım. Eşime sordum sende de böyle şeyler oluyor mu? Benim ellerimden, kollarımdan, sırtımdan tatlı, tatlı bir şeyler akıyor ve çok huzur veriyor, sende de bu oluyor mu? Diye sordum. Onun cevabı netti. Hayır! Bunun üzerine Doktora anlattım olanları ve bana bunun yaşam enerjisi olduğundan bahsetti, böyle bir yeteneğim olduğundan bahsetti. Ben yine de tam anlayamamıştım. Ama her defasında, bu hareketleri yaptığımda o akışı çok net hissediyordum. Bu mükemmel bir histi.

Ben spor yapmayı çok severim, plaj voleybolu da en sevdiğim aktivitelerden biriydi. Bir gün aynı yerde voleybol oynarken sağ omzumun tutulduğunu hissettim, dosdoğru Doktorun yanına gittim. Omzumdaki tutulmayı anlattım, o yine kendine has hareketlerle bir şeyler yaptı, havluyu ısıttı, elleri ile bazı hareketler yaptı. Tutulan omuzum birden açıldı. Ben tekrar voleybol oynamaya gittim ve oynamaya devam ettim. Ama çok şaşkındım. Nasıl olabilirdi böyle bir şey? Anlayamıyordum. Ona sorduğumda Bioenerji'den bahsetti. İçimde bir merak uyanmıştı.

BİOENERJİYİ TANIMAK....

Diğer taraftan,bu olaylardan birkaç yıl sonra, bir Bankada Bölge Müdürlüğü yaptığım dönemde, Şube Müdürü olan bir arkadaşımız ‘Üstadım, bir müşterimiz var, Bioenerji yapıyor, denemek ister misiniz?’ diye sormuştu, önce istemedim ama ısrarları karşısında merak ederek Azeri asıllı bu Dostun yanına gittik. Orta yaşlarda olan ama genç görünen bu adam, benim bir gözüme bakarak bir çok şey anlattı ve ellerini koyarak benim ağrı hissettiğim yere parmağını koydu, burada problem yaşıyorsunuz dedi ve bu doğruydu. Bioenerji seansları yapmayı teklif etti ve ben kabul ederek 10 adet kısa seanslar aldım.

Bu konuları artık merak etmeye bir çekilim hissetmeye başlamıştım. Azeri asıllı Bioenerji Uzmanı ile artık Dost olmuştuk. Ondan rica ettim, bana öğretir misin dedim. Ama bunun çok zor olduğunu anlattı. Ama ben yapı olarak kafama bir şeyi koydum mu yapmak isterim, ayrıca Türkmenistanlı Doktordan yetenekli olduğumu duyduğum için bu konu üzerinde araştırmalara başladım. Ne bulursam okumaya başladım. Bu konulara çocukluğumda da çekilim hissettiğim içim 10’lu yaşlarda bile Kütüphanede Ruh Ansiklopedisi okumayı çok sevdiğimi de hatırlatmak isterim. Bir yandan okurken diğer yandan uygulamalara başlamıştım.

REİKİ İLE NASIL BULUŞTUM....?

Bu konudaki asıl açılımı yine Bankada yanımda çalışan bir Dostumuz vasıtası ile tanıştığım ve çok sevdiğim Reiki Master’ı İbrahim Hoca’dan aldığım REİKİ – 1 Uyumlaması sırasında yaşadığımı itiraf etmeliyim. Sanki bir tesadüf olmuştu. Ben Bioenerji üzerinde okumaya ve çalışmalar yapmaya başlamışken, birden bu Bankacı Dostumuz bizleri ziyaret için geldiği bir gün; ertesi gün REİKİ-1 Uyumlaması alacağını söyledi, bunu duyunca ben hemen atıldım, bunu benim de istediğimi, bu konuda bana yardımcı olmasını istediğimi anlattım. O da biraz çekinmesine rağmen İbrahim Hoca ile konuştuktan sonra bana döneceğini söyledi. Heyecanla beklerken haber gelmişti. Evet, Hoca kabul etmişti. Bu benim için harika bir haberdi.

O gün gelmiş ve Dostumuzun evinde buluşmuştuk. İbrahim Hoca gelmişti. Tanışma faslından sonra uyumlama anı geldi çattı. Heyecanlıydım ama belli etmiyordum. Arkadaşım, Eşi ve Ben yan yana sandalyelerde sırtımız dik vaziyette oturmuştuk. Gözlerimiz kapalıydı ve İbrahim Hoca uyumlamaya başlamıştı. Sıra bana gelip benimle çalışma başlayıp sonuna geldiğimizde bir anda öyle bir açılım yaşadığımı hissettim ki anlatamam. Sanki ben yıllardan beri bu anı bekliyordum ve işte olmuştu, buluşmuştum uzun yıllardan bu yana beklediğim, adını koyamadığım şey ile. Birden ağlamaya başladım, ama bu ağlamak üzüntüden değil, sevinçten doğan bir ağlamaydı. Bir yandan ağlıyor, diğer yandan gülüyordum. Yaşamayan bunu anlayamaz. Diğer arkadaşlar hayretle bana bakarken ben kendimi tutamıyor ağlamaya devam ediyordum. İbrahim Hoca kulağıma yavaşça eğildi ve gülümseyerek 'Sevgili Turgut ben de senin gibi ağlamıştım' dedi.

Çok mutluydum. Artık REİKİ-1’nci Derece Uyumlamayı almıştım. Hoca kısa açıklamalar yaptı, neler yapacağımızı kısa kısa gösterdi ve oradan sevinç ve sevgi ile ayrıldık. Artık, hayatımda yeni bir dönem başlamıştı. Bu dönem, bu günlere kadar sürdü ve geldik bu günlere. Şimdi geriye dönüp baktığımda hiçbir şeyin boş yere olmadığını anlıyorum. Bunu çok istiyordum, gönülden arzulamış ve bu alana çekilmiştim. İstediğim şey bana verilmişti. O gün bir başlangıç olmuştu hayatımda.