31 Ocak 2012 Salı

GÖRMEK, SIR PERDELERİNİ KALDIRABİLMEKTİR YAŞAMIN

   O çok havalı ve güzeldi, farkındaydı bunların. Evliydi ve çocukları da vardı. Elit olmayı seviyordu. En güzel markalardan almayı, restaurantlarda yemeyi, olduğundan daha farklı görünmeyi istiyordu. Eşi yakışıklı bir adamdı ancak çok kaygısız ve pasifti onun gözünde. Ağırdan alıyordu her şeyi, bencildi, sorumluluk almıyordu, rahat adamdı vesselam.


   Sorun ortadaydı, uyuşmazlık vardı. Pekiyi neden bir araya gelmişlerdi, neydi bir birlerini çeken? Bunu hep düşünüyordu kadın, gerçekten neydi? Bulamıyordu bir türlü, ama bulmayı da istiyordu. Yardım almaya karar verdi. Önce kurallar koydu gitmemek için kendince, zora koştu. Ama, sonunda gitmek zorunda kaldı.
   Evet, hiç de sandığı gibi değildi, adeta ne düşünüyorsa tersi çıkmıştı;

-O eşinin kendisini sevmediğini sanıyordu, halbuki eşi ona deli gibi aşıktı, ama bir türlü ulaşamıyordu kadınına, kadını ona tepeden bakıyordu,

-O kusuru eşinde buluyordu ama kusur kendinde çıkmıştı, kendisiyle barışık olmayan kendisiydi, farklı göstermeye çalışıyordu kendini, maskeleri vardı,
-O eşim hiç sorumluluk almıyor diyordu, oysa gücü elinde tutmayı seven, güçlü olmak adına sorumlulukları üzerine alan kendisiydi, evin reisi/erkeği olmuştu, zaten güçlü erkeklerden kaçtığını farketti, hep yönetebileceği erkekleri çekiyordu hayatına,
-O eşimi internette chat yaparken yakaladım diyordu, oysa cinsellikten ve eşinden uzaklaşan o idi, sevgisini vermeyi unutmuştu, eşi erkekliğini ve ondan alamadığı sevgiyi dışarıda arıyordu,
-O çocuklarından şikayet ediyordu, oysa çocuklarını baskı altında tutan, mükemmel olmaları için zorlayandı o, kendi hayatında yapamadıklarını çocuklarından istiyordu,
-O boyun ve omuz ağrılarından şikayet ediyordu, oysa her şeye muhalif ve mükemmeliyetçi olduğundan hep gergin olduğunun bile farkında değildi,
-O sürekli tıbbi kontrollere gittiğini söylerken, çocukken çok sevdiği bir yakınını kaybettiğinde ölümden korkmaya başladığını, her şeyi kontrol altında tutmaya çalıştığını anlamıştı.
   Ağlıyordu usulca, gözyaşları ile karışık rimelleri gözlerinin yanı başından dudaklarına akıyordu ılıkça. Yumuşamış bakışları ile yerine otururken bayağı rahatlamıştı. Hep gergin olan omuzları artık düşmüştü gerçek yerlerine. Huzur kaplamıştı içini. Farkına varmıştı ona ne olduğunun. Sevgiyi hissediyordu bedeninde ve enerji yavaşca akıyordu en derinde. Vücudu ısınmıştı sanki, elleri ve ayaklarını daha bir hisseder olmuştu. 


   Anlamıştı; evet aslında hayat bir oyundu. Hiç bir şey göründüğü gibi değildi. Görebilmek için bilmek gerekiyordu sır perdelerini kaldırmayı yaşamın. Anlamıştı nasıl kendini kandırdığını.


   Dünya sandığından başkaydı.








Hüseyin Turgut SAYIN,




Bahçeşehir/İSTANBUL, 29.01.2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder