30 Ekim 2012 Salı

MATRIX ENERGETİCS - MATRİX ENERJİSİ - ŞİFAYA İNANIN, İSTEYİN VE İZİN VERİN...

Efendim, ben hazır bulunduğum yerlerde ihtiyacı olan insanlara Şifa çalışması yapmayı çok severim. Onların mutluluğu beni de mutlu eder. Bugün çok güzel bir olay yaşadım ki bu olayın başlangıcı geçen sene bu vakitlere kadar gidiyor.

Camide bulunduğum bir gün, hiç tanımadığım orta yaşlarda bir adam gördüm. Namaz kılarken dizlerinin ve ayak bileklerinin üzerinde oturamadığı için bacaklarını kırmadan önüne uzatarak yerde oturarak namaz kılan bu adamın yanına camiden çıkarken gittim. Ona, benim şifa çalışmaları yapan bir kişi olduğumu, onun durumunu gördüğümü söyledim. Ardından probleminin ne olduğunu sordum, sonrasında da hemen orada bir şifa çalışması yapmayı teklif ettim. Aşil tendon ve ayak parmağında problem olduğunu söylemiş ve şifa almayı kabul etmişti ve hemen orada uygulamalar yapmıştım, ardından da biraz sohbet etmiştik. Hac vazifesini yapmaya gidecekti ve heyecanlı-sevinçli idi. Hatta Hac vazifesini yapmaya gitmeden önce de beni telefon ile arayıp helallik istemişti! Ben de şaşırmıştım.



Bu hafta sonu Kurban Bayramı Namazında da beni görünce hemen sarılıp öpmüştü. Bugün bir vesile ile camiye gittiğimde onu dizlerinin üzerinde secde pozisyonunda oturmuş yatsı namazını beklerken gördüm ve ''Oooo çok iyi, artık oturabiliyorsun bu pozisyonda''dedim, O da bana gülerek ''Vallahi Hüseyin Ağabey, inanır mısın? Problemli ayağımdaki nasırlar bile un gibi dağıldı, ayağım da iyileşti, bebek ayağı gibi oldu'' dedi. 

''Ne zamandan beri böyle oldu?'' diye sordum, yine gülerek ve eli ile ağzını kapatarak, biraz da kısık bir sesle ''Seninle çalışma yapmıştık ya, işte ondan sonra başladı ve tamamen iyileşti. Bunun yanı sıra problemli ayağımdaki nasırlar da un gibi döküldü, sağlam ayağımdaki nasırlar ise hala duruyor'' dedi utangaç bir tavırla. 


'Çok sevindim, harika, işte bu senin güzelliğin, kendini 'sen iyileştirmişsin' diye de ilave ettim. O da 'İnsanlara anlatıyorum bu olanları ve onlar da şaşırıyorlar, seninle tanışmak istiyorlar' dedi. Oradan çıkarken içimden Yüce Allah'a çok teşekkürler ettim ve şükran duygularımı ilettim sevinçle. O nelere kadir...



Bunu, niye yazıyorum biliyor musunuz? Sizin de bilmenizi ve böyle mucizevi iyileşmelere, şifaların meydana geldiğine inanmanızı sağlamak için yazıyorum. 


Evet, bu tür şifalar oluyor Dostlar. Hem de bunu, bir çok bu işe gerçekten gönül vermiş, adanmış Şifacı Dostumun yaptığı çeşidi, tekniği ne olursa olsun yürekten sevgi ile yapılan şifa çalışmaları sonunda görebiliyoruz artık.



Şifaya inanın ve şifanın gerçekleştiğini bilin ve hep söylediğim gibi 'gerçek şifacıların şifayı alan, isteyenlerin yani sizlerin' olduğunu hissedin yüreğinizde ve şifanın oluşması için izin verin kendinize ve şifayı gönderen İlahi Güce, dualarınızla ve şükran duygularınızla....

SENİN DÜNYAN, BENİM DÜNYAM VE HAKİKAT....

*Adam;
Tartıştığın ve problem yaşadığın insanlar aynen senin gibi kendilerinin haklı olduğuna ya da doğruyu söylediklerine inandıklarını unutma. Onlar da 'Kendi Dünyalarında' kendilerini haklı görüyorlar. Sen ise 'Kendi Dünyanda' aynı durumu onlardan farklı görüyorsun. Ya da, onların bakış açısı; senin çıkarlarına zarar veriyor veya onlara fayda sağlıyor olabilir. Bir yerde; görüşler, fikirler, menfaatler ve dolayısıyla realiteler savaşıyor da diyebiliriz bu duruma. Aslında burada da bir Enerji Savaşından söz edebiliriz. Yenen, kendini daha iyi hissediyor. Yenilen ise, biraz ezik, zayıf, güçsüz. Ama asıl olan tek bir 'Hakikat' var. İşte o pencereden objektif olarak bakabilmek asıl zor olan... Öncelikle, karşı tarafın bakış açılarına saygı duymayı öğren ve onları kusurlarıyla ve saf halleriyle görmeye çalış. O zamanki bakışınla, hala onlara kızıp kızamadığını düşün. Biraz sakinleş, rahatla ve enerjini kendi içinde toplayarak kendi bedenine odaklan. Rahatladığını, gevşediğini hissedeceksin.

*Kadın;

Hiçte öğle değil,,ne zamana kadar 'onlara göre' bakış açısı olacak, o zamanda alışırlar hep bana hep bana olmaz.


*Adam; 

Bunu soran kişi; -Tartıştığı kişileri düşündüğü zaman; üzüldüğünü, kendini kötü hissettiğini, enerji kaybettiğini söylüyordu, -Önemli olan algıdır, durumu nasıl algıladığınızdır. Algıyı değiştirdiğinizde, etkileri de farklılaşır.. --Siz aynı şekilde algılamaya devam etmek ister, ayak diretirseniz, bunda bizim için hiç bir mahzur yoktur. Çünkü bunu yapmakta özgürsünüz... -'Olsun o halde' der ve yola devam ederiz.


*Kadın;

Herhangi biri olduğunda bunu yapabilirsiniz tabi,ama her daim gördüğünüz insanlarda yani evde durum bence böyle olmaz.


*Adam;

Evet bu 'size göre' yani 'sizin bakış açınıza uygun realiteye göre' böyledir ve size göre % 100 doğrudur da. Öyledir de. Zaten yazıda da aynı şey belirtiliyordu. Yakın ya da uzak veya aynı yerde olması fark etmez. Algı ve seçimler önem kazanır. Bulunduğunuz ortamdaki durumlardan mutlu-huzurlu değilseniz ve bunları değiştiremeyeceğinize inanıyorsanız yanılıyorsunuz. Aslında bu mümkündür. Yeni durumlar, realiteler yaratacak çözümler-seçimleri aramakta her zaman fayda vardır. Yoksa aynı şekilde defalarca sonuç almadan aynı şeyleri yapmak iki tarafa da yardımcı olamaz. Yeni 'alternatif olasılıkları' aramak, denemek, bulmak, yaratıcı olmak tabii ki gereklidir... Ve bunlar, sadece; lanet okumak, kızmak, küsmek, içine atmak, kavga etmekten daha iyi netice verir... Hem de her iki taraf açısından da. Ama önce sakin olmakta her zaman büyük fayda vardır.

BUNA ENERJİ SAVAŞI DA DİYEBİLİRİZ...

Tartıştığın ve problem yaşadığın insanlar aynen senin gibi kendilerinin haklı olduğuna ya da doğruyu söylediklerine inandıklarını unutma. Onlar da 'Kendi Dünyalarında' kendilerini haklı görüyorlar. Sen ise 'Kendi Dünyanda' aynı durumu onlardan farklı görüyorsun. Ya da, onların bakış açısı; senin çıkarlarına zarar veriyor veya onlara fayda sağlıyor olabilir. 

Bir yerde; görüşler, fikirler, menfaatler ve dolayısıyla realiteler savaşıyor da diyebiliriz bu duruma. Aslında burada da bir Enerji Savaşından söz edebiliriz. Yenen, kendini daha iyi hissediyor. Yenilen ise, biraz ezik, zayıf, güçsüz. Ama asıl olan tek bir 'Hakikat' var. İşte o pencereden objektif olarak bakabilmek asıl zor olan... 

Öncelikle, karşı tarafın bakış açılarına saygı duymayı öğren ve onları kusurlarıyla ve saf halleriyle görmeye çalış. O zamanki bakışınla, hala onlara kızıp-kızamadığını düşün. Biraz sakinleş, rahatla ve enerjini kendi içinde toplayarak kendi bedenine odaklan. 

Rahatladığını, gevşediğini hissedeceksin...

GÖRÜNMEZ BAĞLAR VAR ARAMIZDA....

İnsanoğlunun sadece Fiziksel Bedeni yoktur, ona birebir eş olan Eterik Enerji Bedeni de bulunur. Enerji, her zaman Düşünceyi takip eder. Bir İnsan, Kurum veya Nesne ile olan ilişkilerinde 'Enerjetik Bağ' da kendiliğinden oluşur. İlişki ne kadar ilerlerse bağ o kadar güçlenir. Adeta bağlantıda olduğu kişi ya da şeyin etki alanından çıkamayacak hale gelen İnsanlar olabilir.

Yeni doğan ve sürekli Annesinin kucağında bulunan, memesini emen Bebeklerin Annelerinin enerji alanından çıktığında hemen ağlamaya başlamalarının ana sebebi de budur. Çünkü o alan içinde güvende olduğunu, sevildiğini, beslendiğini iç güdüsel olarak bilir-hisseder Bebekler. Dolayısıyla bir 'bağ' oluşumu da meydana gelmiş olur...

Cinsel ilişkiye giren İnsanlar arasında da farkında olmadan enerji alanları arasında bir bağ kendiliğinden oluşur ve bu bağ kişileri etki altına alır. Bazen güçlü, bazen de zayıftır bu etkiler, ancak bilmek lazımdır ki, bu bağ vardır.

Evet, ne demiştik; 'Enerji Düşünceyi Takip Eder'.

Bir kişiyi, kurumu ne kadar çok düşünür, lanet okur, kinlenir vb. işlemlerde bulunursan aradaki görünmez bağların da etkisi o kadar artar.

Koşulsuz bir sevgi ile kurulan bağ ise bizi en çok geliştiren, birleştiren bağdır....

29 Ekim 2012 Pazartesi

CUMHURİYET BAYRAMININ 89'NCU YILINI İDRAK EDİYORUZ...

Evet vakit geldi, bugün 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, Cumhuriyetin Kuruluşunun 89'ncu yılını idrak ediyoruz. 100'ncü yılını da kutlayacağız vakit geldiğinde. Bayraklar asılıyor her yere ve nazlı ay yıldızlı bayraklarımız dalgalanıyor göklerde.

Bu resimdeki bayrağı da bugün gördük göklerimizde ve gururla seyrettik Mert ile birlikte. Haydi sizler de asın bayraklarınızı her yere ve sevgiyle dua edin bize bugünleri armağan eden Atalarımıza...

29. Ekim. Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun Dostlarım, keyfini çıkartın Bayramın... 

İyi eğlenceler, mutluluklar diliyorum.

Sevgi ve Saygılarımla,

ŞİMDİ 'ÇİTLENBİK' ZAMANI GELDİ DE GEÇİYOR...

Fotoğraftaki siyah meyveleri görüyor musunuz? Eskiden onların ne olduğunu bilmezdim. Sadece çocukluk yıllarımda Teyzemin Ataköy 2'nci kısımdaki evinin önündeki büyük ağaçtan çocukların bunların daha olgunlaşmamış yeşil hallerinde topladıklarını ve küçük borularla birbirlerine üfleyerek attıklarını izlerdim. Büyük keyif alırlardı birbirlerine bir Amazon Yerlisi gibi kamışların içinden bu küçük yuvarlak yeşil yemişleri üflerken...

Evet şimdi biliyorum ki bu küçük yemişler biraz olgunlaşıp, kararınca yumuşuyor ve yenecek hale geliyorlar, bayağı da keyifle yenecek enteresan bir tadı var.

Çitlenbik diye biliniyor bu ağaçlar, bu sıralar Çitlenbiklerin tam da olgunlaştıkları sıralar ve Annemin yanına gittiğim her seferinde topluyorum avucumun içine 10-15 Çitlenbik yemişini ve afiyetle yiyorum. Size de tavsiye ediyorum, bulursanız mutlaka deneyin...

İlginizi çektiyse aşağıda daha fazla bilgi bulacaksınız, haydi bakalım;


'*Diğer İsimleri : Celtis australis, Ulmaceae, Micocoulier, Bebik, Çatlaguç, Sakızlak
*Botanik Bilgi : Karaağaçgiller familyasından,70 kadar türü olan sakız ağacının bir çeşit meyvesidir. Çitlembik ağacının meyveleri mercimekten az büyük ve buruk fıstık tadındadır. Hekimlikte meyvesi, yaprakları, tohumları ve sakızı kullanılır.


*Faydaları :
Yaprakları saçlara sürüldüğünde siyahlaştırır.
İştah açar, kilo almaya yardımcıdır.
Ayak terlemelerini giderir.
Yaraları tedavi eder.
Böbrek kumlarının dökülmesine yardımcı olur.
Mide ağrılarını dindirir, öksürüğü keser.

*Kullanım Şekli ve Dozu : Mide ülseri için bitkinin sakızı balla macun yapılarak aç karnına birer tatlı kaşığı yenilir. Diğer etkiler için tohumları dövülerek bal ile macun yapılarak yenilir. Yaprakları da kaynatılarak balla tatlandırılarak içilir. Çitlenbik tohumlarından çok lezzetli bir kahve yapılır.'

En ilginci ise şimdi başlıyor; Antepfıstığı Enfes lezzetiyle kuruyemişlerin padişahı. Gaziantep ile anılan bu müthiş lezzet memleketinden 100 lerce kilometre uzaklıkta İç Anadolu´nun Bozkırlarında da yetiştirilmeye ve satılmaya başlandı. Yetiştirilen yerlerden biride Ankara´nın tarım merkezi Beypazarı. Çiftçi Mehmet Temizer, Beypazarı’nda Antepfıstığı yetiştiren üreticilerden. Bahçelerinde var olan çitlembik ağaçlarını Gaziantep’ten getirdiği antepfıstığı ile aşıladığını anlatan Temizer, sonuçtan oldukça memnun. Beypazarı’nda antepfıstığını görenler ise şaşırıyor. Ya işte böyle, çitlenbik deyip geçmeyelim.

Son yıllarda kiraz’dan oldukça yüzü gülen Gaziantep/Demirci ilçesinde bu yıl beş yüz tona yakın rekoltesi ile çitlenbik üreticileri ile yükselişine tüm hızı ile devam ediyor. Kilosunun 4 TL'den alıcı bulduğunu dile getiren üreticiler, toplanan ürünün Siirt, Gaziantep, Bitlis gibi İllerden alıcı bulduğunu belirtti. Kahvesi ve yağı çıkartılan çitlembik ayrıca halk arasında da alternatif tıpta kullanılıyor. Çitlenbiğin halk arasında mide ülseri, mide ağrısı, öksürük, ayak terlemesi ve kilo alımını sağladığı belirtiliyor.

Haydi şimdi 'Çitlenbik Zamanı' Dostlar...

BASKETBOL OYNAMAYI SEVİYORUZ....

Bugün, Oğlum Mert ile basketbol oynamaya gittik evimizin yakınlarındaki basketbol sahasına. Daire şeklinde bir alan ve ortada 3 farklı yükseklikte basketbol potaları bulunuyordu. Biz elimizde 3 tane basketbol topumuz ve pompamız, sularımız 
ile gitmiştik oynamaya.

Mert haftanın 2 günü basketbol eğitimi almaya başladı okulunda, ben de genellikle gitmeye çalışıyorum antrenmanlara ve seyrediyorum Mert'i ve arkadaşlarını sevgiyle. Zaman zaman çok gülüyorum çocukların hallerine, kendi çocukluğumu hatırlıyorum onlara bakarken, çoğu kez. Onların imkanları bizden daha fazla gerçekten, ama iyi ki de böyle olmuş diye geçiriyorum içimden. Bir yandan da Koç'un öğrettiklerini izliyorum ve Mert ile Koç'un öğrettiği hareketleri çalışıyor ve tekrarlıyoruz çoğu kez...

Mert de tam bir 'basketbol aşığı' oldu bu aralar, doyamıyor oynamaya, umarım böyle devam eder, çünkü severek çalıştığı için çabuk gelişme gösteriyor. Ben de ona önemli olanın 'skor, ya da kazanmak' olmadığını, aslında önemli olanın 'oyundan keyif almak olduğunu' ve böyle oynarsa farkına bile varamadan fiziksel, zihinsel ve oyun tekniği açısından gelişeceğini anlatıyorum ona. Kendi bildiğim teknikleri öğretiyorum yanı sıra. Anlayacağınız benim için de keyifli geçiyor basketbol antrenmanlarımız...

DAĞ ÇİLEĞİ AĞACI VARDI BASKETBOL SAHASINA GİDERKEN....

Bugün biz Mert ile basketbol oynadıktan sonra yakınlarda kırmızı meyveleri olan bir ağaca dikkat edince ilginç bir şey oldu, evet bu ağaç 'Dağ Çileği Ağacı' idi ve tam da olgunlaştıkları bir döneme denk gelmiştik. Tabii ki topladık ve yedik Dağ Çileklerinden. Bizi gören Doğukan ve Eren de yanımıza gelerek sordular 'Bunlar ne?' diyerek. Biraz anlattık onlara da ve ellerine verdik olgunlarından bir kaç tane, onlar da afiyetle atıştırdılar.

Sonra onları da davet ettik basketbol oynamaya, içimizde en ufak boylu Eren bile en az 10 basket attı. Çocuklar birbirini görerek iyice konsantre oldular oyuna. Ben de bayağı ter attım onlarla birlikte.

Bu resimde gördüğünüz işte o 'Dağ Çileği' ağacının meyveleri. Nasıl, harika görünüyorlar değil mi? Gerçekten de öyleler..

Dağ Çileği deyip geçmeyin, bakın ne faydaları var;
''Halk arasında 'Yaban Çileği' olarak da bilinen Dağ Çileği, doğada kendiliğinden yetişen bir meyvedir. Normal çilekten farkı ise daha küçük boyda olmasıdır. Dağ Çileği, tam bir vitamin deposu, yaşlanmaya karşı son derece etkili olduğundan doğal anti ageng bir meyvedir. Üstelik bazı hastlalıklara sebep olan virüsler üzerinde öldürücü etkiye sahiptir. Hem vitamin deposudur, hem de bazı hastalıklara yol açan virüsler üzerinde (çocuk felci, ağız ve deri yaralarını oluşturan bazı virüsler için) öldürücü etkisi vardır. Uzmanlar da, Yaban Çileğinin bağışıklığı güçlendiren ve besin değeri yüksek bir meyve olduğunu belirtiyorlar. Halk arasında Dağ Çileği olarak da bilinen Yaban Çileği, C vitamini açısından oldukça zengindir. Aynı zamanda ishale yol açan bazı mikro organizmaları durdurma özelliğine de sahiptir. Vücuttaki serbest radikallerin, dışarı atılmasına da yardımcı olur. Ciltteki sivilce ve aknelere iyi gelir. Damar tıkanmalarını önler. Kansere karşı koruyucu ve ilerlemesini önleyici özellikler içerir. İdrar söktürücü, romatizma ağrılarını azaltıcı etkisi vardır. Sinirleri kuvvetlendirip, bağırsak kurtlarını döker ve ateş düşürür.


*Dağ Çileğinin Kullanılış Şekli; Meyveleri taze olarak da yenilmesine rağmen, genellikle; reçel, marmelat, jöle hatta parfüm yapımında kullanılır. Ayrıca halk arasında; antiseptik, idrar söktürücü ve müshil olarak kullanılmaktadır. Ayrıca yaprakları kanamayı durdurucu, idrar yolları için antiseptik olarak , yüksek tansiyon ve diyabet gibi konularda da faydalı olduğu bilinmektedir. Geleneksel kullanımının yanında, zengin bir antioksidan (anthocyanin ler, galik asit türevleri ve taninler ), vitamin C, vitamin E ve karoten içeriğe sahiptir. Bu nedenle sağlığı destekleyen önemli bir besindir. Günümüzde biyolojik özellikleri ve insan hastalıklarına faydaları konusunda devam eden birçok araştırma bulunmaktadır.''

Basket oynamaya gittik, bir ağaç gördük ve neler öğrendik. Anlıyorum ki öğrenmenin sonu yok ve Tanrı bizlere sonsuz şifa olanaklarını sunuyor, her yerden. Yeter ki bizler araştıralım, sevgi ile bakalım ve etrafımızı inceleyelim, ilgi duyalım.

28 Ekim 2012 Pazar

THE RECONNECTION - TEKRAR BAĞLANTI, ŞİFA GELİR ÇEŞİTLİ ŞEKİLLERDE...

Eğer şanslıysan, şifan olmasını düşündüğün şekilde gelir.
Eğer gerçekten şanslıysan, şifan hiç hayal etmediğin bir şekilde
'Evrenin özel olarak senin için tasarladığı şekilde' gelir.

Dr. Eric PEARL
THE RECONNECTION - TEKRAR BAĞLANTI

SEVGİNİN YAĞMURUNDA YIKAN GÜNEŞİNDE ISIN...

İçinde ne varsa dışında onu görürsün, dışındaki şeyleri değil içindekileri fark et ve değiştir-dönüştür artık. Farkında bile olmadığın ihtiras ve tutkularının etkisi altında; aç gözlü bir şekilde elde etmeye çalıştığın iyi ya da güzel saydı
ğın şeylerin peşinde koşarken, kötü saydığın şeylere ya da insanlara uzak durmaya çalışırken, hayatına neler kattığını ya da hayatından neleri kaybettiğini bir gün anlayacaksın. Ancak o vakit belki de çok geç bir vakit olacak senin için. Şimdiden başla arzu, ihtiras ve tutkularının kirlerini sevginin yağmuru ile yıkamaya ve ardından güneşin sevgi dolu ışıkları ile ısıt ruhunu...

BİR BAĞ VARSA....

Bir insandan, bir topluluktan ya da bir kurumdan ne kadar nefret ediyor ve her dakika onun adını lanetler okuyarak anıyorsan, onunla ne kadar büyük ama göremediğin bir bağının olduğunu anlamanın zamanı gelmiş demektir.

KENDİNİ SEVEBİLEN HERKESİ SEVEBİLİR...

Senin elinden tutarak bilgisini ve sırlarını sana açarken hatta seni yüceltip, göz önüne çıkarıp, güven kazanmanı sağlarken peşinden koştuğun, her daim yücelttiğin, yüzüne gülücükler saçtığın her kim ya da ne ise, O sana arkasını döndüğünde
, seni azad ettiğinde ya da sevgi ile sana yol verdiğinde;  hala dilinden güzel sözleri ve yüreğinden sevgiyi eksik etmiyorsan, kazandırdıkları için (içinden bile olsa) şükran duyguları hissedebiliyorsan, hala doğru yolda, kendine doğru gidiyorsun demektir Dostum.

Hatırla, bu Dünya dualite ve zıtlıkların Dünyasıdır. Bugün en iyi Dostun yarın en büyük Düşmanın olabilir. Bunu asla unutma ve her ne olursa olsun sevgiden uzak kalma... 

'Yaratılanı sev Yaratandan ötürü' diyor ya Yunus Emre, hem de tüm kusurlarıyla, hatalarıyla sev onları ve önce kendinden başla sevmeye....

Kendini sevebilen, herkesi sevebilir...

27 Ekim 2012 Cumartesi

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN...

Kurban Bayramının son gününe girdik ve ardından ertesi gün 29. Ekim. Cumhuriyet Bayramını idrak edeceğiz. 

Şimdiden bayraklar asılmaya başladı her yere ve harika görüntüler oluşmaya başladı gözlerimize ulaşan.


Bizlere bu güzel ve çok değerli Bayramı armağan eden, 
Sevgili Başkomutan, İlk Cumhurbaşkanı ve Ulu Önderimiz
Mustafa Kemal ATATÜRK'e, Silah Arkadaşlarına ve onlara varları yokları yani her şeyleri ile destek olan Dedelerimize, Ninelerimize sonsuz sevgi ve şükranlarımızı sunuyoruz.

Hepinizin 29. Ekim. CUMHURİYET BAYRAMI'nı en içten dileklerimle kutluyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.



Daha nice mutlu Bayramları kutlayacağız sevgiyle, kardeşçe, el ele ve hep birlikte...


Haydi! şimdi Ay ve Yıldızlı Bayraklarımızı asmanın zamanıdır artık...

GERÇEKTEN VERMEYİ BAŞARABİLECEĞİNE İNANIYOR MUSUN?...


Aslına bakarsanız İnsanoğlunun büyük bir kısmı en içten ve sonsuz bir niyetle çok sevdiği, kendine ait hissettiği ve yanında kalmasından mutlu olduğu hiç bir şeyini verebilme yetisini kolaylıkla gösteremez.

Belki genelleme yapmış olacağız ve 'istisnalar kaideyi bozmaz' şeklindeki klasikleşmiş cümleyi de yanına iliştireceğiz ama hakikat şudur ki 'İnsanoğlu verdiği zaman zarar görmeyeceği, kendini güvende hissedeceği kadarını verebilme yürekliliğini göstermeye' daha çok meyillidir. Sonsuz bir güvenle, iman ve takva ile verebilme; ancak gerçekten olgunlaşmış yüce bir bilincin, daha doğrusu 'bilmenin' var olduğu şahsiyetlerin yapabileceği bir eylemdir de diyebiliriz.

Saf bir niyetle ve yürekle gerçekten kendinize ait olduğunu hissettiğiniz ve fazlasıyla bağlandığınız bir şeyi bir başka İnsana verebilmeniz sizce ne kadar mümkün? Gerçekten yapabilir misiniz bunu?

Bu soruyu sorun kendinize ve sorunun cevabını lütfen kendi yüreğinizden bekleyin, bakalım cevabı nasıl olacak? Eğer cevabı yürekten bir 'Evet' ise!

Eeee daha ne duruyorsunuz, yapın o zaman...

25 Ekim 2012 Perşembe

BENİM GÖZÜMDEN BİR KURBAN BAYRAMI SABAHI ...

Sabah vakti camide bir sakinlik ve sessizlik hakimdi, İmam da biraz geç kaldı gibi geldi bana. Sanki bir şeyler eksik gibiydi, en azından ben öyle algıladım. Ancak, namaz vakti yaklaştığında, kısa bir süre içinde yapılan İmamın sohbetinde söylediği sözler önemliydi benim için, kısaca;
-Kurban kesmek sadece et ve kan için yapılan bir şey değil,
-Bu bir semboldür,
-Asıl olan; Hz. İbrahim'in çok sev
diği oğlu Hz. İsmail'i bile kurban etmeyi göze alacak kadar Allah'a C.C. olan iman ve takvasıdır,
-Allah C.C. sizlerden ne kan, ne de etin gönderilmesini bekler,
-Önemli olan sadece Allah'a olan iman ve sadakatin göstergesi olan takvadır,
-Sizin kurbanınız; şan, şöhret, makam, vb. olabilir,
-Önemli olan gerçekten-içsel olarak en çok değer verdiğiniz şeylerden Allah adına (fedakarlık yapabilmek) ikramda bulunabilmektir, bu bilinç seviyesine erişmek çok önemlidir,
-Aslında kurban kesmek bazı mezheplere göre bir vacip, bazılarına göre de sünnettir. Farz değildir,
-Kurbanlık hayvanlara lütfen kibar davranın, asla zor kullanmayın, dualarla ve sevgiyle görevi yapabilirseniz onların da bunu sükunet ve huzur içinde (hatta gözyaşlarını akıtarak sevgi ile) buna kendliğinden rıza göstereceğini (ki bu konuda ABD'den bir kovboyun öğrendiği dualarla kesim yaparken hayvanın adeta hipnoza girerek kendini tamamen bıraktığını ben de TV'de izlemiştim),

şeklinde izah etti camide bulunan topluluğa.


Dualar ve bayramlaşmalarla bir Bayram Sabahı daha yaşandı ve geçti sevgi ile... Daha nice bayramlara ulaşmak dileği ile bir kez daha bayramınızı kutluyorum.


Sevgi ve saygılarımla,

BUGÜN KURBAN BAYRAMI, HER GÜN BÖYLE OLABİLSEK...

Bugün Bayram, Kurban Bayramı, ilk günün sevinci var üzerimizde. Sanki küçük bir çocukken duyduğumuz sevinci hissediyoruz gönlümüzde. Büyüklerimizin ellerinden, Küçüklerimizin yanaklarından öperken içimizden yükselen sevgi ve neşeyi hissediyoruz kalbimizin derinliklerinde...

Sarılırken Dostlara, Arkadaşlara yüzümüzden gülümsemeler eksik olmuyor... Ve ellerini sıkarken hiç tanımadığımız İnsanların sanki hep tanıyormuşuz gibi geliyor yüreğimizin kuytu köşelerinden, bir yerlerden...

Keşke her gün böyle olabilsek, her günü aynen böyle algılayıp, yaşayabilsek, ne güzel olurdu değil mi?

Tüm Dostların, Arkadaşların, Akrabaların, Büyüklerin, Küçüklerin, kısaca tanıdığım 

ya da tanımadığım tüm Canlarımın Mübarek Kurban Bayramlarını en içten dileklerimle kutluyor, sağlık, neşe, huzur, bereket dolu saatler diliyorum.

Sevgi ve saygılarımla,

24 Ekim 2012 Çarşamba

QUANTUM TOUCH - KUANTUM DOKUNUŞ, İLKELER...

''ŞİFANIN GERÇEKLEŞMESİNE YARDIMCI OLMAK, BÜTÜN İNSANLARIN DOĞASINDA VAR OLAN BİR YETENEKTİR''

''Şifa, öğretilebilen ve pratik yapıldıkça artan ve gelişen bir kaabiliyettir. 
Enerji çalışmasını uygulayan kişinin enerjiye aracılık yapma ve şifalandırma kaabiliyeti vakit geçtikçe daha da artar ve kuvvetlenir.''

QUANTUM TOUCH - KUANTUM DOKUNUŞ

THERE İS A LİFE İN YOU....

"There is a life in you, search that life, search the secret jewel in the mountain of your body."

''İçinde bir yaşam var onu ara, vücudundaki dağın içinde gizli mücevheri ara ve bul...''

Mevlana Celaleddin-i Rumi

SAKİN KALMAYI ÖĞRENMEK...

''Etrafında her ne olursa olsun, sakin kalmaya dikkat et, senden başka her şeyin geçici ve değişken olduğunun farkına var. Gerçek Sen asla değişmez, hep aynı kalır, kendinin farkına var ve anda kalmaya devam et, o zaman bir şeylerin daha farklı olduğunu göreceksin...''

BEN HANGİ YOLU İZLİYORUM?...


Hayata iki türlü hizmet eden birey tipi vardır;
*Birinci tip Hayata 'Kendine Hizmet Ederek' hizmette bulunur, kendisi hep birinci plandadır, çeşitli yolları izleyerek diğer insanların bir şekilde kendisine hizmet etmesine çalışır. Bu, haya
ta hizmetin bir yoludur.
*İkinci tipi oluşturan 'Hayata Hizmet Edenler' ise; 'Başkalarına Hizmet' niyeti ile onlar için üretmeye çalışır ve sunar, emeğe, alış-verişte dengeye saygı duyarlar.

Aslında her iki tarz da Sonsuz Zekaya varış için bir yoldur. Hayat her ikisini de kucaklar. Hayat Negatif-Pozitif ayrımını yapmaz, bilir ki zaman içinde gereken denge kendiliğinden kurulacaktır ve hizmetin her türü ile tekamül sağlanacaktır. Ama yollardan biri tekamül için diğerine göre daha uzun bir yol olabilir. Bunu da yolda giden daha iyi anlayacaktır, tabii ki yolun en sonuna varınca....

Şimdi kendimize şu soruyu soralım ''Ben hangi yolu izliyorum? Hayata Hizmeti aslında gerçek-saf niyetimle kimin için yapıyorum? Uzun yoldan mı yoksa daha kısa yoldan mı gidiyorum?''
 

ÖĞRETMEN OLMAK İÇİN ÖNCE İYİ BİR...

''Yaşam bir okuldur ve insana öğretir. Bir insan, yaşamın içine insan olma deneyimini yaşamak ve öğrenmek için gelmiş ruhsal bir varlıktır. Başına geldiğini düşündüğü her olay aslında yaşaması ve öğrenmesi gereken bir durumu arz eder. Yaşadıkça öğrenir ya da öğrenemez ve defalarca aynı olayı yaşamında deneyimler. Olayları yaşadığı durumlar, insanlar, ülkeler farklı olabilir ama içerikler hep birbirine benzemektedir. Evet, yaşam öğretir ve her insan da aslında bir öğrencidir ve zamanla bazıları öğretmen olmaya doğru tekamül eder. Bir insanın iyi bir öğretmen olabilmesi için önce iyi bir öğrenci olmayı öğrenmesi gerekir...''

MATRIX ENERGETICS - ZITLIK, YARATILIŞ-YOK EDİLİŞ....

*Etrafımızı çeviren ağaçlar, güller, yapraklar, gezegenler galaksiler, kitaplar hiç şüphe yok ki katı gerçektirler ve maddeseldirler. 
*Klasik Fizikte, elle tutulan Atomlar “Hiçbir Şey” haline gelmişlerdir. 
*Parçacıklar sürekli “Yaratılır-Yok Edilir”. Bundan dolayı, çok geçici bir varoluşa sahiptirler. 
*Enerji, bu parçacıkları yaratmak için boşluktan “Ödünç Alınır” ve hemen hemen aynı anda geri verilir. 
*Oluşan parçacıklar zıtları ile birlikte ortaya çıkar ve bu çiftler oluşur oluşmaz birbirlerini yok ederler.

MATRIX ENERGETICS - MADDE EVREN VE SAKLI DÜZEN...

‎*Bilinen 'Madde Evrenin' arkasında, Maddi Evrene yansıma yapan bir saklı ve örtük düzen var. Esas belirleyici olan bu 'Saklı Düzendir'. 
*Var olan her şeyin aslı ya da gerçeği oradadır. 
*Bizim Evrenimizde var olanlar, gerçeğin soluk bir yansımasıdır. Çevremizdeki görülür ya da aşikar Alemde ayrı ayrı bulunan tüm nesneler, varlıklar, yapılar ve olaylar; parçalanamayan bir bütünlüğe ait daha derin, saklı bir düzenden hasıl olan, geçici olan alt-bütünlüklerdir. 
*Hayal etme; 'Formun İlk Yaratılışıdır'. O zaten kendisini sürekli kılacak tüm hareketlerin tohumlarını ve niyetlerini kendisinde barındırır. Ayrıca bedeni de etkiler ve böylece Yaratılış, Saklı Düzenin daha ince seviyelerinden bu şekilde gerçekleştiğinde, dışsal olanda tezahür edene kadar Saklı Düzende varlığını sürdürmeye devam eder.

MATRIX ENERGETICS - PARÇACIĞIN MOMENTUM VE KONUMU ...

‎*Bir parçacığın aynı zamanda hem Momentumunu hem de Konumunu yani her ikisini de 'eş-anlı olarak' bilmek ya da ölçmek imkansızdır. 
*Parçacığın davranışını betimleyen belli özel değişkenlerden Momentum ya da Konumundan herhangi birinin bilgisindeki artış, diğerinin bilgisini azaltır ya da belirsizleştirir. 
*Kesin Ölçüm diye bir şey olamaz ve bu bizim bilgimiz veya ölçme hassasiyetlerimiz ne kadar gelişirse gelişsin aşılamayacak bir sınırlamadır.

MATRIX ENERGETICS - DALGA VE PARÇACIK...

‎*Her parçacığa ve hatta İnsan kadar büyük kütlelere bile bir dalga eşlik eder,
*Klasik Fizikte dalgalar, Elektromanyetik dalgalar ve Mekanik dalgalar olarak iki tiptedir. 
*Dalga deyince öncelikle hepimizin aklına sudaki dalga hareketi gelir. Bu bir mekanik dalgadır. Bir taşın suya düşmesi ile oluşan bir dalga, üzerinde bulunan bir topu yer değiştirmeden hareket ettirir. Topu sürüklemez, bulunduğu yerde düşey olarak salınır. 
*Böyle hem tanecik hem de dalga karakteri taşıyan parçacıklara dalga ve parçacık kelimelerinin birleştirilmesinden türetilmiş dalgalı-tanecik (wavicle) adını verenler de olmuştur. 
*Yavaş hızlarda parçacık karakteri ağır basarken, Işık hızına yakın hızlarda dalga karakteri ağır basar. 

*Işık hızına yakın hızla atılan bir taş camı kırmadan geçebilir.

MATRİX ENERGETİCS - GÖZLEM VE GÖZLEMCİNİN ETKİSİ....

‎*Kuantum Mekaniğinde deneyler gözlemlerle bir sonuca bağlanır. 
*Gözleyen bilinçli bir Deneycidir. 
*Bir şey gerçekten, ancak gözlem yapıldığı zaman ve gözlemle bağlantılı olarak oluşur. 
*Ölçme bir gözlemdir ve ölçümle var oluşlar ortaya çıkar. 
*O zaman “İlk Oluş ve Yaratılışı” ortaya çıkaran da daha büyük bir Gözlemcidir. 

*Büyük Gözlemci, Yaratılanları diğerlerinin gözleri ile görür.
*Klasik Fizik, Gözlemleyici ile Gözlemleneni birbirinden ayrı tutar.
*Kuantum Mekaniği ise Gözlemleyiciyi de Sisteme dahil eder.

MATRİX ENERGETİCS - KUANTUM DOLAŞIKLIK.....

‎*Kuantum dolaşıklığı ile nesnelerin birbirinden ayrı, ama yine de iletişim halinde bulundukları bir durum ifade edilir. 
*Dolaşıklık, geçmişte bir zaman etkileşime girmiş parçacıklar arasında bir tür hayali bağ olarak tanımlanabilir. 
*Yaptığımız bir gözlem-ölçüm bununla ilişkili olarak diğerini uzaklıktan bağımsız olarak etkiler. 
*Uzaklıkla bağın gücü azalmaz. Yanı başındaki bir ilişki olabileceği gibi, Evrenin kıyısındaki bir parçacıkla da aynı güçte ilişkilidir...

22 Ekim 2012 Pazartesi

SEN DE BİR GÜLE BENZERSİN, FARKINDA MISIN?

''Sen de aslında bir güle benzersin, hep gördüğün taraflarına dikkatini verirsin ve köklerini unutursun. Bu, bir gülün sadece yeryüzündeki bedenine odaklanıp yerin altındaki köklerini unutmasına benziyor değil mi? 

Yerin altındaki kökler, 
güle; su, mineral, besin vb. yani hayat sağlar ve yaşamda kalmasını sağlayan toprak ile olan bağlantısını kurarlar. Toprağın altındaki köklerin acaba yeryüzündeki gülden haberi var mıdır? Ya gülün haberi var mıdır kendini besleyen, büyüten ve etkileyen yerin altındaki köklerinden?

Ya sen? Seni besleyen, sana besin sağlayan ve seni hayata bağlayan köklerinden, göremediğin taraflarından haberin var mı? Ya onlar? Onların senden haberi var mı? 

Sen, sadece görünen bir beden misin yoksa çok daha büyük bir bütünlüğün görünmeyen parçalarının oluşturduğu kompleks bir varlık mısın?''

Şimdi farkına varmanın zamanı geldi...

21 Ekim 2012 Pazar

QUANTUM TOUCH-KUANTUM DOKUNUŞ, ÇOK ETKİLİ BİR ŞİFA TEKNİĞİDİR VE HER İNSANDA VAR OLAN BİR YETENEKTİR...


Sevgili Dostlar, biraz önce çok sevdiğim bir REİKİ ve QUANTUM TOUCH Öğrencimden aldığım bir mesaj beni fazlasıyla memnun etti. Bakın ne yazmış;

''Bu arada Turgut Hocam; Quantum TouchReiki'yle birlikte bir kaç kişide uyguladım ama beni en çok etkileyen 4 aylık Yeğenim oldu. Annesinin kucağında sürekli ağlıyordu hiçbir şeyi de yoktu, Çocuk ağlamaktan kasıldı resmen ve ben hemen çantamın üzerine elimi koyarak bebeğe çalışıyormuş gibi niyet ettim. Hocam Çocuk birkaç dakika içinde mayışıp uyuya kaldı. Arabada da eve gidene kadar mışıl mışıl uyudu. Önce Yaradana sonra tüm Üstadlara ve size çok teşekkür ettim.''

Ben de sevgili Dostumuza çok teşekkür ediyorum. Yazısında da belirttiği gibi; Reiki ve Quantum Touch birlikte ya da ayrı ayrı kullanılsa bile niyet edildiğinde uzaktan da etki edebilen güçlü Enerji Frekanslarıdır. Niyet burada çok önemlidir, İnsanoğlu niyet ederek bir çok şeyi başarabilecek yetenek ve güce sahiptir. Bu yetenek ve güç İnsan...
oğluna yüce Yaratan tarafından doğuştan sunulmuştur. Yapılan eğitimlerde aslında İnsanoğlunda var olan bir yeteneğin tekrar hatırlatılması-uyandırılması amaçlanmaktadır.

Bakın,
QUANTUM TOUCH İlkelerinden biri şöyle diyor;

''ŞİFANIN GERÇEKLEŞMESİNE YARDIMCI OLMAK, BÜTÜN İNSANLARIN 
 DOĞASINDA VAR OLAN BİR YETENEKTİR''

QUANTUM TOUCH - KUANTUM DOKUNUŞ

MATRİX ENERJİSİ - KENDİMİ MUHTEŞEM HİSSEDİYORUM,BEDENİMDE YENİ KAPILAR AÇILIYOR...


İzmir'de yakın zamanlarda çalışma yaptığımız bir Dostumuzdan aldığım sevindirici mesajı sizlerle paylaşmak istiyorum;

''Merhaba Hüseyin Turgut Hocam nasılsınız? Kendimi muhteşem hiseddiyorum, sizinle çalışmanın muhteşem neticelerini anlatmak istiyorum... İlk önce, fiziksel ağrılarımın gün geçtikce yok olduğunu ve sanki her geçen gün bedenimde yeni kapıların açıldığını hissedebiliyorum, hayatımda yaşadığım en güzel deneyimlerinden biriydi diyebilirim... Sormak istediğm o kadar soru vardı ki? Fakat eve gidip dinlenmek ve meditasyon yapıp değerlendirmek istedim. Yeni değişimleri size yazmaya devam edeceğim.''

Evet, bekliyorum yeni gelişmeleri ve tabii ki yeniden görüşmeyi.... 
Sevgiler,

Not; 
Enerji ile yapılan çalışma sonunda çalışma bitmiş sayılmaz, Enerji bedenlerde çalışmaya devam eder şifa artarak sürer... Bazı durumlarda şifanın daha da güçlenmesi için tekrarlar gerekebilir... Bu da duruma göre değişir...

MATRİX ENERGETİCS - DİYALİZ DESTEĞİ ALIYORDU VE KAN DEĞERLERİ YARI YARIYA DÜŞTÜ....


Ankara'da Böbreklerinden rahatsızlığı olan ve Diyaliz desteği alan bir Dostumuzla çalışma yapmıştık ve çalışma gayet güzel geçmişti. Tekrar görüşmek üzere sözleştik ve ayrıldık. Yakınlarda Ankara'da tekrar bir çalışma daha yaptık. Orada çok sevinçli olduğunu gördüm, bana şunları anlattı;

''Çeşitli tetkikler yaptırdım, kan değerlerimdeki hastalık göstergelerinin % 50 oranında düştüğü ortaya çıktı, her şey aynı idi ama değerlerde yarı yarıya düşme oldu bu ilk defa oluyor, çok sevinçliyim, ama anlayamıyorum bu nasıl oldu?''

Çok sevindim bu habere ama ona Doktoru ile tekrar görüşmesini de önerdim. 
Evet, Enerji çalışmalarının neticesinde bunların olması çok doğal. Ancak, Doktorlarınız ile iletişimi devam ettirmeniz, onların da onayını almanız çok önemli... Çünkü bu çalışmaların; Fiziksel, Duygusal, Zihinsel ve Ruhsal Bedenleri etkilediğini asla unutmamamız gerek... Fiziksel Beden kontrollerini de en iyi Doktorlar yapmakta...

8 Ekim 2012 Pazartesi

THE RECONNECTION - TEKRAR BAĞLANTI - BİLMİYORUM DEMEK BAZEN EN DOĞRUSU...

‎Yaptığım bir çok çalışmada şu sözü çok söyleyen olur;  

''Hocam; Siz bana dokundunuz ve daha sonra yanımdan ayrıldınız ama hala Siz bana dokunuyordunuz, gözümü açıp baktım Siz tam o anda gerçekten Benden uzaktaydınız da 'Pekiyi o dokunan kimdi?''

Evet, Dostlar Şifa çalışmaları bizim bildiğimizden çok daha fazlasını içerir ve bu soruya verilecek en iyi cevap, belki de ''Bilmiyorum'' olabilir ki bu kelimeyi en çok da  sevgili   Dr. Eric PEARL  kullanır...''

Şimdi bir anımı anlatmak istiyorum, yine bir seminerde Dr. Eric PEARL'e Ben aşağıdaki soruyu sormuştum; 

''Sevgili Doktor; Ben Reconnective Healing uygularken, yakın bir tanıdığım 'Gökyüzünden yaşlı bir kişinin ve yanındaki yine yaşlı İnsanların Bize baktığını' söyledi, bu İnsanlar Topluluğu kimlerdir?''

Verdiği cevap aynen şöyle idi 'Bilmiyorum'... 

7 Ekim 2012 Pazar

ALGIDA VE ANLAYIŞTA GELİŞMEK ASIL ZENGİNLİKTİR...

Dünyanın en önemli bilgileri size söylenseydi ve bu sözleri uygulamak size bütün kapıları açacak olsaydı ne hissederdiniz? 

Fakat, size söylenen bu hayati öneme haiz sözleri; anlayabilme yetisine sahip olmasaydınız, ya da yanlış yorumlasay
dınız, hatta bütün bu konuşmaları algılamakta zorlandığınız için dinleme zahmetine bile katlanmasaydınız? Bu, farkına bile varamadan 'Büyük Bir Fırsatı' kaçırdınız anlamına gelir miydi?


Kim bilir? Ne fırsatları duyamıyor, göremiyor ve kaçırıyoruz ve bu durum hepimiz açısından ne kadar üzücü değil mi? Anlayış ve algı olmadan güzel sözlerin ne anlamı var ki?

Bu nedenle Dostlar, 'Algılama, Anlayış ve Kavrayış Potansiyelinizi' geliştirin. Algı ve anlayışınızın açılması için çalışmalar yapın, okuyun, araştırın ve dua ederek isteyin...

'Tanrım, algımı ve anlayışımı geliştirmemde, sınırlarımı aşmamda bana yardımcı ol.' 

6 Ekim 2012 Cumartesi

THE RECONNECTION-TEKRAR BAĞLANTI - BİR DOSTA CEVAPLAR....


Biraz önce bir Dostumuz Facebook'tan The Reconnection hakkında sorular sordu, şimdi ona cevaplar vereceğim, umarım tatmin edici olur.

''Merhabalar, nasılsınız, iyi misiniz?
Bir kaç sorum var...;
1-The Reconnection şifası almak için nereye başvurmak gerekir?
2-Ne kadar zaman gerekir?
3-Ücreti nedir ?
4-The Reconnection nasıl çalışır? Bize nasıl şifa verir?
5-Herhangi bir şikayeti olmayan,hasta vs olmayan kişiler de alabilir mi?
6-Ya da bilinçaltındaki blokajları vs . çözmek için de işe yarayan bir teknik midir?
Çok zamanınızı almadan yanıtlar verirseniz çok sevinirim...
Şimdiden teşekkürlerimle ...
Sevgi ve ışık ile ...''

Öncelikle çok teşekkür ederim, gayet iyiyim, umarım sizler de iyisinizdir. Şimdi sorularınıza cevap verelim.

1-Sertifikası olan The Reconnection Uygulayıcılarına başvurmak iyi olur. Eric PEARL gerçekten eğitime çok önem veren bir Şifacı ve Öğretmen'dir. Bizzat kendisi öğretir ve denetler. Bu konuda eğitim almış, sertifikası olan bir Uygulayıcı olması çok önemlidir. Kulaktan dolma bilgilerle veya bir arkadaştan biraz bir şeyler öğrenmiş kişiler de bunu yapabilir belki ama temel bilgileri almayı şahsen ben çok önemsiyorum. Bu konuda 'www.thereconnection.com' sayfasından 'practitioners directory' bölümünden 'Turkey' sayfasına bakabilirsiniz... Bu Uygulayıcılardan bir tanesi de benim (2005'ten bu yana).

2-Bir Reconnective Healing şifa seansı yaklaşık 45-50 dakika sürer,  The Reconnection uygulaması ise 2 gün üst üste 40'ar dakikalık sürelerle uygulanır.

3-Ücretler ülkeden ülkeye, uygulayıcıya göre değişiklik arz eder.

4-The Reconnection enerji boyutunda çalışır, insanın enerji alanı üzerinde yapılır, insanın enerji alanındaki düzensizlikleri dengeler, onarır, şifalandırır. Enerji akıllıdır ve nerede ihtiyaç fazla ise orada çalışır ve sırayı kendisi belirleyerek şifayı gerçekleştirir. Şifanın mutlaka gerçekleşeceği hakkında kimse 'söz verme hakkına' sahip değildir. Hatta bu konuda Dr. Eric PEARL 'eğer şanslıysanız şifaya kavuşursunuz' tarzında bilgiler verir ve haklıdır da. Çünkü 'gerçek şifacı' 'şifayı alan kişidir' aslında ve izin verdiği kadar şifa gerçekleşir de diyebiliriz... İnsan aslında Işık, Bilgi ve Rezonans'tan oluşan bir bütünsel yapıya sahiptir. Enerji bu alanlarda dönüşümleri gerçekleştirerek şifalandırır.
5-Her insan, hatta çocuklar dahi bu şifadan faydalanabilir, hiç bir yan etkisi yoktur, faydası çok fazladır, gevşetir, rahatlatır, relax bir hale sokar, etkiler kişiden kişiye farklılık gösterir..

6-Evet, Fiziksel, Zihinsel, Duygusal ve Ruhsal Bedenlerimizde etkisini gösterir, şifalandırır, blokajları çözer..

İlginiz için teşekkürler, umarım faydalı olmuştur, başka sorularınız olursa lütfen sormaktan çekinmeyin...

Sevgi ve saygılarımla,


THE RECONNECTION - TEKRAR BAĞLANTI - BİZ ASLINDA IŞIĞIZ....

Biz aslında Işığız, hücrelerimizde bulunan DNA'larımız ışık saçıyorlar. Işığımız güçlü iken daha sağlıklı oluyor, Işığımız azaldıkça da sağlığımızı kaybediyoruz. Işığımızın büyük bir kısmını kaybettiğimizde ise hastalanıyoruz. 

Tekrar hatırlatmak istiyorum; ''Biz Işığız, Bilgiyiz ve Rezonansız''. Tekrar ışığımızı kazanma ve iyileşme kaabiliyetine sahibiz, bu bizim doğuştan sahip olduğumuz bir kaabiliyet. 

Şifa bize Işık ile gelir, içinde bulunduğumuz ancak göremediğimiz Alan'dan ulaşır. Bizler aracıyız, kapı açarız Işığın bu dünyaya akması için, gerisi kendiliğinden olur. Şifanın gerçekleşip-gerçekleşmemesi bize ait değildir, böyle bir sorumluluğu alamayız. Ama biliriz ki Şifa gelir ve gerçekleşir, sürece inanır ve güveniriz. 

Eğer kalbini Şifaya gerçekten açarsan bu neredeyse kesindir, bazen birden, bazen de yavaş, yavaş oluşur. Işığın ile bağlantını tekrar kur. Fark et içindeki ışığı ve bağlantıyı kur, bağlantıda kal. 

'The Reconnection/Tekrar Bağlantı' Seni kucaklıyor. 

Sevgiyle,

İNSAN KENDİNE SIRTINI DÖNER Mİ?

İnsan kendine sırtını döner mi? Kardeşine dönerse sırtını, bu kendine de dönmüş sayılır mı? Annesi sırtını döndü diye Evladı da Kardeşine sırtını dönebilir mi?

Bütün bu sorular nereden çıktı? diye sorabilirsiniz. Bu sabah TV'de BERKANT'ın cenaze merasiminden görüntüleri izlerken, BERKANT'ın ayrıldığı Eşi Serpil ÖRÜMCER'den olan Kızının açıklamalarını ve BERKANT'ın şimdiki Eşi ve 2 Oğlunun üvey Kızkardeşlerine sırtlarını döndüklerini izledim ki Kızkardeşleri onlara taziyelerini sunmak için yanlarına gelmiş ve ellerini sıkarak konuşmak istemişti. Acı olan diğer şey de Kızın yaşamı boyunca Babasını bir kez bile görememiş olmasıydı. İddiasına göre bu 3 kişilik Aile yüzünden Babasını görememişti, onlar tarafından görmesine izin verilmemişti....

Bunu yazarken kimseyi eleştirmek gibi bir gayem yok, sadece bir durumu ortaya koymaya çalışıyorum. Baba aynı ve Anneler farklı, 2 erkek 1 kız çocuk, Baba tarafından aynı kanı taşıyorlar ve Kızı Babasını göremiyor (ki bu durumda Kızın da kendini sorgulaması gerekir diye düşünüyorum) ve erkek Kardeşler bizim başka bir Kardeşimiz yok diyerek sırtlarını dönüyorlar (Önce Anne, sonra da Çocuklar dönüyor).

Bu durumda ''Baba ne hissediyordu acaba?'' diye düşünmeden edemiyor İnsan. Babası olduğunuz bir Kızınız var ve o çocuk şimdiki aileniz tarafından dışlanıyor, yok sayılıyor, onu göremiyor ya da görüştürülmüyorsunuz (ki Babanın da sorumluluğu var bu durumda), kim bilir belki de büyük acılar çekiyor ve üzüntünüzü, küskünlüğünüzü, kızgınlığınızı içinize atıyor ya da atmak zorunda hissediyorsunuz. Yani duygularınız içinizde yara haline geliyor belki de? Yaptığı hasar fark etmeseniz de büyük olabilir mi? Ne dersiniz?

Diğer bir seçenek daha var; kendine göre bir çok sebepten dolayı belki Baba da kızını görmek istemiyor olabilir ki o zaman durum başka bir şekil alıyor...

Eleştiri ya da yargılama yok bu yazıda, sadece bir durumun incelenmesi var, belki de bir ders çıkartmak kendimize bütün bu olanlardan ders almak düşüncesi... Hayat, tüm seçimlere açık bir oluş... İnsanlar seçimleri yapmakta ve sonuçlarına katlanmakta özgür..

Öbür Aleme geçiş yapan Babaya Tanrıdan rahmet, kalanlara da sabır, anlayış ve sevgi dilemekten başka yapabileceğimiz bir şey yok.

Umarım sonu güzel olur bu hikayenin, sevgi; öfke, küskünlük, kırgınlık ve nefreti aydınlık günlere dönüştürür... Umudumuz ve dileğimiz bu yönde olacaktır...

Sevgi ve Işık ile kalın....

5 EKİM ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN...

1994 yılında ''5 Ekim günü'' UNESCO tarafından bütün Dünyada "DÜNYA ÖĞRETMENLER GÜNÜ'' olarak ilan edilmiş bulunmaktadır.

Sevgili Öğretmenlerimizin 'ÖĞRETMENLER GÜNÜ'nü sevgi ve saygılarımla kutluyorum. 

Hayatımda bana emeği geçen tüm Öğretmenlerime, Hocalarıma ayrı ayrı teşekkürlerimi, saygı ve sevgilerimi sunuyor, mübarek ellerinden öpüyorum.

HEPİMİZ ÖĞRENCİ VE ÖĞRETMENİZ, DOĞAL OLARAK...

Yaşamın her anı çok değerli, hayatımızın her anında yaratıyoruz ve inandığımız şekilde yaşamımızı sürdürüyoruz. 

Aslında, başarılacak ne var? Sadece var olmak, saf kendimizi, inandığımız ve bildiğimiz yaşamın prensiplerini hayatımıza geçirmek, bundan keyif almak ve farkına bile varamadan bazı insanların yaşamlarına ilham katmak, bunlardan daha güzel ne olabilir? 

Bütün yaratılış ile birlikte kendini tüm saflığı ile hayata yansıtabilmekten ve paylaşabilmekten kıymetli ne var ki? 

Belki de en önemlisi ne anlattığımız değil ne yaptığımız, nasıl yaşadığımızdır. O zaman, birlikte yaşadığımız çocuklar da zaten bir şeyleri öğrenmektedirler. Hem de yaşayarak, duyumsayarak, hissederek... Ve bu onlar için de hiç bir zaman unutulamayacak bir deneyim olacaktır. 

Evet, aslında hepimiz birer doğal Öğrenci ve de Öğretmeniz .''

KORKMADAN, BAŞLA ARTIK...

Korkmadan hayatının bütün sorumluluklarını almaya başla artık. 

Başına ne gelirse sadece kendinden geldiğini bilerek yaşamayı öğren. Bırak artık başkalarını suçlamayı ve bağlanıp kaldığın hatta eteğine tutunduğun insanların eteklerini. 

Ancak o vakit büyümeye ve bir gonca gül gibi açılmaya başladığını görebilirsin.

5 Ekim 2012 Cuma

SEVGİ, IŞIK, BOLLUK-BEREKET VE NEŞE....

''Sabahleyin Güneş yeniden doğacak, Sevgi, Işık, Bolluk-Bereket Dünyamıza yayılacak. Sabahleyin yeniden Güneş ile birlikte Hayata uyanacak, Sevgi ve Işığımızı Hayata sunacak, Bolluk ve Bereketi Neşe ile paylaşacağız.''

SEVDİĞİ İŞİ İYİ YAPMAK...

''Arılar her gün sevdikleri ve yapmayı en iyi bildikleri işleri için işbaşı yapacaklar, Bal üretmek için 'çiçek özleri' toplayacaklar.''

Bir İnsanın da yaptığı işini severek ve en iyi şekilde yapabilmesi Hayat ile olan bağlantısını güçlend

iren bir durumdur.

Sadece yapmak zorunda kaldığı için bir işi yapmak duygusal olarak sandığından çok daha fazla bir yük getirir İnsanoğluna...

İnsanın sevdiği ve doğuştan yetenekli olduğu bir işi yapıyor olması ne kadar güzel...

2 Ekim 2012 Salı

E.F.T. - EMOTIONAL FREEDOM TECHNIQUE - DUYGUSAL ÖZGÜRLEŞME TEKNİĞİ UYGULANDIĞINDA PROBLEM TAMAMEN ORTADAN KALKAR MI?


E.F.T. Problem yaşayan kişiyi yaşadığı sorunlardan ve duygusal kısıtlanmışlıktan kurtarır. 

Sorunumuza yoğunlaşarak, onu taşımaya devam ederek yaşamayı öğrenmek ve sürdürmek için geliştirilen bir teknik değildir. Sorunu ortadan kaldıran, duygusal kayıtları temizleyen, enerji blokajını yok eden bir tekniktir; kısaca sorundan tamamen kurtaran bir teknik olduğunu söyleyebiliriz.! 

Diğer tekniklere göre de çok daha hızlı sonuca ulaşmak mümkündür diyebiliriz. Diğer terapi tekniklerindeki gibi günler veya aylar süren çalışmalarla sonuç beklenmez. 

Uygulama sadece dakikalar sürer. Sonuç da aynı hızda gelir. Bazı durumlarda bir kaç kez tekrar gerektirebilir.

UYARI: Söz konusu bilgiler okuyanı bilgilendirmek amaçlı olup sağlık hizmeti niteliğinde değildir. Tanı ve tedavisi uzman bir doktor tarafından yapılması gereken bir işlemdir. Bu sayfada yer alan herhangi bir bilgi, tedavi amacı taşımamaktadır.

E.F.T. - EMOTIONAL FREEDOM TECHNIQUE - DUYGUSAL ÖZGÜRLEŞME TEKNİĞİ KENDİ KENDİNE UYGULANABİLİR Mİ?



E.F.T.’nin en önemli özelliklerinden biri kendi kendine uygulanabilir olmasıdır. Uygulamayı iyice öğrendiğiniz takdirde, bir başkasına ihtiyaç duymadan, kendi kendinize kullanabilirsiniz. Yalnız kökeni derin sorunlarınız için bir EFT Terapistine danışmakta veya birlikte çalışmakta fayda vardır.

UYARI: Söz konusu bilgiler okuyanı bilgilendirmek amaçlı olup sağlık hizmeti niteliğinde değildir. Tanı ve tedavisi uzman bir doktor tarafından yapılması gereken bir işlemdir. Bu sayfada yer alan herhangi bir bilgi, tedavi amacı taşımamaktadır.

E.F.T. - EMOTIONAL FREEDOM TECHNIQUE - DUYGUSAL ÖZGÜRLEŞME TEKNİĞİ'NİN KULLANILDIĞI YERLER NELERDİR?


E.F.T. Çeşitli alanlarda kullanılmaktadır; Fobiler (köpek, kedi, böcek, su, uçak, yükseklik, kapalı alan, karanlık, klastrofobi), Bağımlıklar (kahve, içki, sigara, çikolata) Stres, Panik Atak, Güvensizlik, Değersizlik, Çeşitli Negatif Duygular ( depresyon, kıskançlık, öfke, özlem,derin üzüntü), Migren veya değişik vücut ağrıları, travmalar, ayrılık sonrası yaşanan aşk acısı, aşırı kilo, aşırı zayıflık, cinsel problemler ve daha fazlası...

Günlük basit negatif etkilerden arınmanın dışında, Yıllarca süren psikolojik tedavilerle sonuç alınamayan kökleşmiş durumlarda da bu teknik kolayca kullanılarak problemler şaşırtıcı biçimde çözülebilir. Günlük basit negatif etki
lerden arınmada da etkilidir.

Kronikleşmiş psikolojik sorunları EFT ile çözmek için iki önemli gereklilik vardır:
1-Tekniği EFT terapisti veya bir psikoterapistle, psikologla uygulamaya koymak
2-Temel sorunu, bütün yan açılarıyla birlikte ve doğru olarak tespit etmek.

Konunun uzmanı değilseniz, kendinizden başkasına uygulamamanız bu tekniğin önemli bir gerekliliğidir. Basit gibi görünen bir problemi halletmeye çalışırken,
ucunun nereye varacağını bilmediğiniz derin bir psikolojik durumla karşılaşıp, karşınızdaki kişiyi ve kendinizi zor duruma sokabilirsiniz.

UYARI: Söz konusu bilgiler okuyanı bilgilendirmek amaçlı olup sağlık hizmeti niteliğinde değildir. Tanı ve tedavisi uzman bir doktor tarafından yapılması gereken bir işlemdir. Bu sayfada yer alan herhangi bir bilgi, tedavi amacı taşımamaktadır.