4 Haziran 2012 Pazartesi

OYUNDA USTALAŞMAK...

Dünya güzel bir oyun alanı bana göre; her oyunun oyuncuları ve senaryosu hazır sanki. Bir yerden başladı mı çekimler, senaryosu her gün duruma göre yeniden yazılan, hiç bitmeyen 180 bölümlük dizi filmler gibi çekimler yapılıp duruyor.

Oyuncular bazen yoruluyor, bazen hastalanıyor ve zaman zaman da kavga ediyorlar aralarında. Bazıları sevilmeyi öğrenirken bazıları da sevmenin güzelliklerini tadıy
orlar kana kana içerek sevginin şarabından. Adeta aşk sarhoşu oluyorlar ve kendilerinden geçiyorlar. Her şey çok güzel görünüyor gözlerine. Ne zaman sarhoşluğun etkisi geçiyor o zaman gerçekliğin tokatı ile ayılıyorlar sabahın ilk ışıklarında. Zor kararlar alınamıyor çoğu kez, verilen sözler, sevgiliye edilen yeminlerden dönme vakti geliyor ansızın. Sevgilinin kusurları sayfalarca yazılmaya başlanıyor kafalarda ve tekrar başladığı noktaya dönüyor geri adımlarla oyuncular. ''Haydi bakalım'' diyor yaşam ''Geç şimdi Ruhun Karanlık Gecelerinden''. Yolcu yola devam ediyor düşe kalka... Ama hep öğrenerek, gelişerek...

Öğretiyor her bir rolde yaşam duyguların kokusunu, rengini ve sızısını oyunculara. Burun kemikleri sızlıyor bazen ızdırap çekmekten. Kiminin de üstü başı parçalanıyor yerlerde sürünmekten. Bazıları ise kaçmaktan ayakkabılarının altına yeni pençeler taktırmak zorunda kalıyor.

Dedik ya her rol bir sorumluluk da getiriyor beraberinde. Rolün hakkını verirken sorumluluklarında kendinde kalmasına dikkat ederse oyuncu daha fazla gelişiyor. Oyunu daha iyi oynamaya başlıyor gün geçtikçe. Tabii ki kazancı da artıyor ardından...

Usta oyuncular sınıfına da girebiliyor bazıları... Bazıları isehep figüran, hep dublör rollerinde...Eeee onu da seven var demek ki..
Alan özgürlük alanı, neyi, hangi rolü istersen onu oynarsın bu oyunda... Öyle değil mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder