4 Ağustos 2012 Cumartesi

BİR HİKAYE...



Ben sevgiyi geç tanıdım. Bilmezdim sevginin nasıl olduğunu. Çocukluğum fakir mahallelerinde geçti. Aşkla sonradan tanıştım. Hep yalnız gezerdim, yalnız ve avare geçerdi günlerim. Ta ki bir olayı yaşayıncaya kadar. 


O güne kadar hiç görmediğim birini gördüm karşımda ve bana öğreteceği şeyler olduğunu söyleyen yabancıyı takip ettim korkmadan. O söyledi bana her şeyi ve sevmenin sevilmenin ne kadar önemli ve geliştirici olduğunu anlattı. Ben çocuk aklımla dinledim sadece anlatılanları. Bana öğütler veren yabancı birden kayboldu karşımdan. Ne olduğunu anlamadım ama hiç de önem vermedim bu duruma. Devam ettim hayatımı yaşamaya. Ama bu defa onun bana öğrettiklerini, sanki aklıma kazıdıklarını yaşayarak anlamaya çalıştım. 


Onun bana söylediği her şeyi hayata geçirmeye çalıştım tüm yaşamım boyunca ve hayatımdaki değişikliklere ben de şaşırdım. Hiç ummadığım, aklımın köşesinden bile geçmeyecek şeylere şahit ve muhatap oldum. Adeta öyle bir duruma geldi ki işler; neyi düşünüp amaçlarsam onlar olmaya başlıyordu. Ve hayatımın hiç bir anında yalnız kalamayacağımı ve avare gezemeyeceğimi anladım.


Bunları öğretmeye karar verdim etrafımdaki insanlara ve bunun için gayret gösterdim. Ama ben bunu yapmakta gerçekten zorlandım. Çünkü insanların bana inanmadıklarını, başıma gelen her şey için benim adıma bir kulp uydurduklarını gördüm. Her biri ayrı bir yanılgıydı. Oysa ben onlara sadece olanları anlatmak istemiştim. Ancak onlar sadece kendilerinde olanlara iman ediyorlardı. 


Eeee dedim; benden bu kadar, demek ki herkes kendi yaşamını yaşar, kendi doğrularına inanır ve kendi hayatlarını kurar, dışarıdan öğüt vererek olmaz bu işler. Sen ne kadar iyi niyetli olsan da, yardım etmeye çalışsan da ''Almak istemeyene veremezsin, alacak olandan da esirgeyemezsin'' dedim kendime...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder