21 Kasım 2012 Çarşamba

HAYATIN İÇİNDE HER ŞEY VAR, SEN HANGİSİNİ SEÇECEKSİN? ASIL MESELE BU...

17-19 Kasım tarihleri arasında İzmir'de Kuantum Dokunuş Eğitimi ve Seansları yaptım. Eğitime katılan Dostlarımızdan biri beni bir oyunda rol aldığı Tiyatro Etkinliği'ne davet etti. O günün akşamında başka planlarım olmasına rağmen, sevdiğim Dostumuzu sahnede izlemek istedim ve Kordon'daki (Sevgili) Balık Pişiricisi Veli Usta'nın yerinde doyamadığım az soğanlı yeşil salata, levrek şiş ve helva yedikten sonra yürüyerek Hilton Otel yakınlarındaki Tiyatro binasına gittim. Biraz aradıktan sonra (bir iş merkezinin 5'nci katındaki daireyi tiyatro haline getirmişler) buldum ve adımı söyleyip benim adıma ayırtılmış bileti aldım ve beklemeye başladım. Genellikle genç kardeşlerimiz sevgilileri ile gelmişlerdi, bayağı bir kalabalık vardı, buna doğrusu çok sevindim...

Sahne kapkaranlık ve sadece bir bank var, arkada siyah perdeler, yer siyah, duvarlar siyah, sahnenin kenarında iki sıra sandalye konulmuş ve 50'ye yakın seyirci oyuncularla iç içe oturmakta. Oturulacak sandalyelerin kapıdan en uzak son sandalyesine oturdum ve beklemeye başladım.

Sol yanımda karanlık içinde bir ışık yandı ve Dostumuz sahne alarak harika bir oyunculuk sundu, beklediğimin çok üzerinde bir performans gösterdi. Sonra diğer oyuncular oynamaya başladılar... Hayatın karanlık yönlerine odaklanmış bir konu üzerinde oyun devam edip giderken; insanların iki yüzlülüğü, bir insana olan tutkuları ve onu nasıl kontrol altına alma uğraşında oldukları, çaresizlikleri, verdikleri ödünler, yalanlar, küfürler, cinsellik, eş cinsellik, cinayet, sorgulamalar, arkadan vurmalar... Yani aklınıza gelebilecek her türlü 'Karanlık Dünya Manzaraları' geçti gitti önümüzden...

İçimden 'Tam yerine geldin, sen sevgiden, aşktan, affetmekten, şifadan bahsederken, burada her türlü tezat anlatılıyor, acaba ben mi çok saf-salağım yoksa bunlar mı çok karamsar?' diye düşünceler akıp giderken, bir ara çıkıp gitmek geldi içimden ama gitmem mümkün değil, gidebilmek için karanlık sahneden geçmem gerek... Bekledim ve 'demek ki buradan alacağım deneyimler var, bu da bir tesadüf değil, izle bakalım...' dedim kendime.. Oyunun duygusuna kaptırmadan, dışarıdan bir bakış ile izledim oyunu, seyircilerin, oyuncuların tepkilerini, tavırlarını izledim.. Yani oyun içinde oyunu izledim..

Maçlara gittiğimde de bunu çok yaparım. Bazen seyirciye katılır onların yarattığı alanın içindeki duyguya dahil olurum, sonra oradan çıkıp o alanın içinde kendini kaybetmiş, küfürler yağdıran, bir şeyler fırlatan, kızıp, öfkelenen, üzülen, depresyona giren taraftarları izlerim dışarıdan bir gözle... Enerjiyi-duyguyu izlerim kısacası...

Oyun bitmiş ve dışarı çıkmıştım, hayatıma doğru ilerlerken konuşan bir grup gördüm yanlarından geçtim gittim. On adım sonra onların yanına geri dönmek istedim, döndüm ve sordum 'Siz nasıl buldunuz oyunu?' Onlar yorumlarını tiyatral jargonlar ile yaptılar, ben ise içerikten yaptım 'Çok sert bir oyundu' dedim... Evet, sert ve karamsar bir bakış, insanı sarsıyor diye cevap verdiler...

Ben yola düştüm, eve doğru, yolda düşünerek gidiyordum; ''Hayatın içinde her şey var ama sen hangilerini seçiyorsun, hangi algı ile bakıyorsun hayata, önemli olan bu, diğerlerini eleştirip-yok saymamalısın, onlar da hayatın içinde olan parçalardan ve onlar da yaşamalı bu Yalan Dünya'da, belki de güzel olan bu... En iyisini Allah bilir...''

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder