8 Şubat 2012 Çarşamba

ÖZGÜR OL, KENDİN OL, SEVGİ OL, SEVEN OL, SEVİLEN OL.....

Hep  içinden düşünüyordu; ''Bir zamanlar deliler gibi çalışan, koşan, elinden her iş gelen ve ekibine liderlik yapan kadın nerede şimdi? Ne oldu sana, neyini kaybettin de bu hallere düştün? Tembelliğe niye bu kadar kaptırdın kızım kendini? Çok tembelsin, zayıfsın, yapamıyorsun ve yapamayacaksın da...''

Yaaa  işte böyle hayat, bazen çok güçlü olursun bazen de hiç gücün kalmaz, sanki alırlar elinden zorla bütün gücünü, iliklerini emerler  bir yarasanın kan emdiği gibi. Aslında kimdir suçlu olan? O mu yoksa sen mi? Kim alır? Kim verir? Kim neyi alır da kim neyini verir? Aşk için verir mi özgürlüğünü,  ruhunu, bedenini hatta tüm benliğini? Yoksa korkudan mı yapar bunu ya da beklenti ve tembellikle mi? Verir ya, işte ortada durum...

Vere vere ona kalmamıştı, O artık O olmaktan çıkmıştı, kendi olmaktan vazgeçerek korkuların bataklığına düşmüştü, sevdiğim sandığı adam yüzünden. Adam her şeyini elinden almıştı, bedenini, saflığını, hayata bağlılığını ve hatta ruhunu bile... Ve bir sivrisineğin kullanılmış, kararmış kanını kurbanına zerk eder gibi kendine ait karanlık ruhunun parçalarını bırakarak ondan kopmuştu... Ne kadar uğraşsa da çıkamıyordu bu bataklıktan, hareket ettikçe daha battığını hissederek...

Bugün artık buluşma zamanıydı kaptırdığı ruhuyla ve buluştu da, kendine ait olanı aldı ve ona ait olana teşekkür ederek ona geri gönderdi. Uzun sürdü bunu yaşamak, dakikalar uzadı gitti, artık daha iyi hissediyordu gözlerini açtığında. Sanki ondan alınmış bir parça tekrar yerine konulmuştu, tamamlanmıştı eksik olan bir şeyler, daha bir tam hissediyordu kendini ve gülüyordu gözlerinin içi, yavaşça ayağa kalkarken...

Artık, kendine dönmeliydi, kendi olmalıydı ve bir daha ne için olursa olsun benliğini, ruhunu asla kimseye teslim etmemeliydi ve buna yemin ederek yürüdü yalnızlığın içinde. Geçmişte yaptığı hataları hatırladı; incitildiğini, aşağılandığını, köleleştirildiğini ve kendine yabancılaştırıldığını gördü geçmişe bakan gözlerinin önünde. Hepsine kendi izin vermişti, kara pelerinli adamın yapmasına izin vermişti tüm bu olanlar için.

Ne için olursa olsun, asla; bırakma kendini, hayatının yetkilerini ve şifrelerini kimseye teslim etme, ucunda aşk olsa bile, vazgeçme kendinden, koyuverme zalim ellere bu narin bedenini, o senin gerçek bedeninin elbisesi, ona iyi bak. Kendine sahip çık, kendini sev ve seçim hakkını elinde tut. Sen özgür sev sevdiğini, O da seni öyle sevsin. Bil ki seni senden her şeyinle isteyen kişi aslında seni sevmiyor, hatta kendini bile! Kendini seven; sevmeyi bilen, özgürce seven, özgür olanı sevendir. O bırakıp gidene izin verir, çünkü gerçekten sevenin geri döneceğini de bilir. Sevmek sanattır dostum ve sanat ustalık ister, ustalığa giden yol da çıraklıktan geçer....

Özgür ol, kendin ol, sevgi ol, seven ol, sevilen ol...

Kaderine, bedenine, ruhuna sahip çık, çıraklıktan kalfalığa sonra da ustalığa terfi et. Usta işi sev artık; önce kendini sonra da her şeyi.. İzin ver kendine ve gidenlere...

Sağ salim yuvaya dönmek istiyorsan...




Hüseyin Turgut SAYIN,

Bahçeşehir/İSTANBUL, 09.02.2012






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder