21 Şubat 2012 Salı

ÜZÜLME KÜÇÜK KIZ ÇAL ABİNİN GİTARINI...

Biraz mahzundu bakışları küçük kızın, ilk bakışta anlaşılıyordu hüzünlü olduğu yüzünden, sanki eski ışığı biraz solmuştu mavi mavi bakan gözlerinde. Sarı saçları dalga dalga omuzlarına dökülürken elinde çalmak istediği kendinden 8 yaş büyük Ağabeyinin gitarının tellerine dokunuyordu usulca. Çalmakta zorlanıyordu Barış MANÇO'nun ''Arkadaşım Eşek'' adlı parçasını. Müzik Öğretmeninin verdiği Şarkı Akorlarındaki  B7-Si Majör Yedilisi Akoruna tam basamıyordu küçük parmaklarını ve yardım için çağırdığı Amcasına ''Offff... çok zor bu akoru basmak, çalamıyorum'' diyerek yüzünü buruşturuyordu...

Ama tabii ki tek derdi bu olsa iyi idi ufaklığın, asıl derdi başkaydı; Babasının tayini çıkmıştı Şark taraflarına, neresi olduğu daha belli değildi ama Ağustos'ta yolculuk vardı oralara ve buna çok üzülmüştü çaktırmadan. Bir yandan gitmek istemiyordu Ankara'dan alıştığı Okulunu ve Arkadaşlarını bırakarak, diğer taraftan gitmezse çok sevdiği Babasından uzak kalmayı büyütüyordu gözünde. Ağlamak istiyordu ama gözyaşlarının görülmesinden de korkuyordu sanki, gizlice belli etmeden yaşıyordu duygularını minik kalbinde. Ayrılığın acısını daha şimdiden hissetmeye başlamıştı ve yüzüne vurmuştu sıkıntısı...

Duygusaldı bu aralar hiç olmadığı kadar, okulunda dersleri de her geçen gün biraz daha ağırlaşıyordu, beklentisi çok büyüktü Annesinin, kendisinden istenenler sanki sırtına bir yük gibi biniyordu farkına bile varmadan. Hep daha iyisini yapması için zorlanıyordu, belki de O öyle algılıyordu,  Ailesine sorsanız hiç de öyle değildi, ondan böyle bir şey istemiyorlardı ama tabii ki yaparsa çok sevineceklerdi falan, filan... Doğrusu yük fazlaydı, O biliyordu işin aslını, lafı gevelemeden 'evet' anlamında başını sallıyordu onaylarcasına 'evet öyleydi' baskı vardı, O bunu çok net hissediyordu, Annesi inkar etse bile...

Küçük bir kız çocuğu bile olmak zordu bu hayatta, ayrılık acısı, başarılı olmak zorunda kalmak ama başaramamaktan-beklentilere karşılık verememekten korkmak, bir yandan da belli edememek-saklayabilmek duyguları... Böyle şekilleniyordu hayat hakkındaki her düşünce ve kanı, sezdirmeden yavaş, yavaş...  Ya yapamazsam, ya başaramazsam diye korkuyla çırpınıyordu minik kalp...

Ve tekrar dokundu gitarının tellerine ''Daha dün Annemizin kollarında koşarken, çiçekli bahçemizin yollarında koşarken, şimdi okullu olduk...'' Öğretmen böyle söylemişti ve O basmaya çalışıyorken tellere zorlanarak,  ''yaaaa şöyleydi'' diyordu bezgince ''La, la, mi, mi sol ...


Hüseyin Turgut SAYIN,

Bahçeşehir/İSTANBUL, 21.02.2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder